Ermenice edebiyattan okuduğum ilk kitap. Beyni durmadan cümleler üreten bir gencin aşkına ve Ermeni bir ailenin hayata dair yaklaşımları. Sistemle barışmış, varolmayı bunda bulmuş bir baba, mutfaktan çıkmayan silik bir anne ve başına buyruk kardeşler. Nesil çatışması yaşayanların ruh halleri, düşünceleri iyi yansıtılmış. Durumu değiştirmeyi bilemeyenlerin çaresizlik içindeki saldırganlığı. Ailesinin baskısıyla karşılaşan Sur gençliğin verdiği güven bunalımı ve erkeklik halleriyle çevresine ördüğü duvarın içinde giderek yoğunlaşan bir öfkeyle baş başa kalıyor. Kitapta çok güzel bir metafor var röntgencilik. Acaba izleniyor muyuz? Acaba neden baktı? Sorular yeni sorular doğururken, sürekli izlendiğini düşünen birinin psikolojisi. İki aşığın hikayesine sıkıştırılmış İstanbul manzaraları.