"Ah Jerome, niye döndün sanki? Öpmek icin eğildiğim yüzü gözyaşlarıyla islanmis. O an hayatimin dönüm noktası oldu, bugün bile her anasımda yüreğim sızlar. Alissa'nin istirabinin sebebini pek az anlayabilmiştim elbette, fakat bu istirabin cirpinan küçük yüreğine, hickiriklarla sarsılan narin bedenine fazla geldigini derinden hissetmiştim. O dizlerininüzerinde kalmış, ben yanında dikelmiştim, yüreğimdeki yeni taskinligi ifade edecek bir söz mümkün degil bulamazdım; ruhum ona akabilsin diye basini göğsüme, dudaklarımı alnına dayadım. Heyecan, feragat ve erdemin müphem bir karisimiyla, merhametle ve askla sarhos bir halde tüm gücümle Tanri'ya yakarıp teslim oldum: Artik bu çocuğu korkulara, kötülüklere, yasemin ta kendisine karşı korumak disinda hayatimin bir amacı olabileceğini düşünemiyordum. Bu duanın benliğimi kaplayan etkisiyle nihayet ben de diz çöktüm, onu kendime doğru cektim.."
Yaşamımın iki büyük dönüm noktası, babamın beni Oxford'a, toplumun da hapse göndermesi olmuştur. Başıma gelebilecek en iyi şeydi demeyeceğim, çünkü bu ifade kendime karşı aşırı bir şiddet içeriyor. Şunu söylemeyi ya da başkalarının hakkımda şunu söylemesini yeğlerim. Çağımın o kadar tipik bir ürünüydüm ki, sapkınlığımla ve bu sapkınlığım uğruna, hayatımın iyi yanlarını kötülüğe, kötü yanlarını da iyiliğe donüştürdüm. Ne var ki, benim ya da başkalarının söylediği şeylerin pek önemi yok. Önemli olan, eğer geri kalan sayılı günlerimi sakat, bozuk, eksik biri olarak geçirmek istemiyorsam yapmam gereken şey, bana yapı- lanların hepsini kişiliğimde eritmek, kişiliğimin bir parçası haline getirmek, yakınmadan, korkmadan, çekinmeden kabullenmek. Kötülüklerin en büyüğü sığlıktır.