Bu emir üzerine İbrahim karısı Sara’yı ve kardeşinin oğlu Lut’u ve mallarını
ve kölelerini alarak Kenân denilen yere gider. Tanrı ona orada tekrar seslenerek :”Bu memleketi senin zürriyetine vereceğim” der (Tekvin, Bap 12: 7) ve İbrahim de O’na bir mezbaha yapar. Fakat kıtlık olduğu için daha Güney’e göç etmek zorunda kalır ve Mısır diyarına gider. Fakat karısı güzel bir kadın olduğu için, İbrahim Mısır’da öldürülmekten korkar ve karısına şöyle der: “Biliyorum ki sen görünüşü güzel bir kadınsın; ve olur ki, Mısırlılar seni görünce: -‘Bu onun karısıdır’- derler ve beni öldürürler, fakat seni sağ bırakırlar. Senin yüzünden bana karşı iyi davranılsın, ve senin sebebinle canım yaşasın diye (sen onlara): -’Onun kız kardeşiyim’- de” (Tekvin Bap 12: 11-13). Ve gerçekten de Mısır’a girdiği zaman Mısırlılar Sara’nın güzelliğini görerek Firavun’a methederler. Firavun adamlarını gönderip Sara’yı sarayına aldırır ve onunla evlenir. İbrahim’e de büyük iltifatlarda bulunur ve ona mallar, koyunlar, sığırlar, eşekler, köleler hediye eder. Fakat Tanrı, Sara ile evlendi diye Firavun’a fena halde kızar ve onu ve sarayını “büyük vuruşlarla vurur”. Firavun korkuya kapılır ve İbrahim’i çağırıp: “Bana bu yaptığın nedir? Bu senin karın olduğunu niçin bana bildirmedin? Niçin: -‘Bu benim kız kardeşimdir’- dedin, ben de onu karı olarak aldım? Ve şimdi, işte karın, al ve git” der ve onu ve karısını ve kendisine ait her şeyi ile ülkesinden atar. Fakat atarken ona ait malları, sığırları ve hayvanları geri almaz; İbrahim’e bırakır (Tekvin, Bap 12: 18-20).