“Birine öfkelenme özgürlüğümüz yoksa onu sevemeyiz.”
Bu bizim sevmediğimiz her kişiye rahatlıkla öfkelenip öfkemizi rahatlıkla ona yöneltebileceğimiz anlamına gelmiyor.Geleneksel ahlak örüntüleriyle sarmalanmış psikoterapi yöntemleri yılllarca hastaları bu yöntemle tedavi etmeyi tercih edip (Freudun neredeyse bütün okları çocuğa bireyin kendi çocukluğuna çevirdiği psikanalitik yöntem)sadece geçici çözüm üretmiş ya da bi şekilde danışanı şikayeti ile tekrar yüzyüze getirmiştir.
Fakat yazar bütün dinlerde yerini bulmuş bu geleneksel yöntemin karşısında durmuş,aneroksiya,bulimia nevroza,hiperaktivite gibi birçok hastalıktan muzdarip hasta örnekleri ile bu hastalıkların aslında ebeveynlerden duyulan samimi sevgi ihtiyacına karşı bi tepki olduğunu,fakat nesilden nesile bu gerçekliği hep kendimizi her şekilde ebeveynlerimizi sevmek zorunda hissettiğimiz için bi çok olumsuz duyguları nasıl bastırarak aktardığımızı ve çareyi ararken de nasıl bu geleneksel yanımıza asla dokunulmadan uyandırılmadan yapılan tedavilere maruz kaldığımızı dile getirmiştir.
Bütün bu zincirlenmiş örüntülü hastalıklarının dahi hep -mış gibi davranarak,ama zorundayım yoksa yaşamım boyunca lanetlenirim düşüncelerini zihnimize dayatarak nasıl hayatımızı bilinçli kararttığımızı anlatıyor.
Oysa çözüm basitti,gerçekliğimizi kabul etmek,yüzleşmek ve bir anlayanımızın olması.