Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ezra Pound: üzerine bir inceleme.
Amerikan edebiyatının en büyük isimlerinden biridir. Hemingway’ın toz konduramadığı şair, gerçekten çok kibar bir insandı der, pound için. Pound kendi şiirini; “benim dünya tarihim” ve “hayatın aşağı yukarı oransal bir sunumu” olarak tanımlıyordu. (…)kendi hayatını ise modern bir odysseia destanı ve epik bir şiire kaynak olabilecek bir konu olarak
224 syf.
·
Puan vermedi
·
102 günde okudu
Olmak veya olmamak
Cumhuriyet neslinin ilk öğretmenlerinden olan Ahmet Hamdi Tanpınar 23 Haziran 1901’de İstanbul’da doğmuştur. Babası çeşitli yerlerde nâiblik ve kadılık yaptığından çocukluğunda sürekli şehir değiştiren yazar, yeni yerler ve yeni insanlar ile karşılaşma fırsatı bulmuştur. Yolu isimlerini edebiyat dünyasında çok sık duyduğumuz Yahya Kemal Beyatlı
Beş Şehir
Beş ŞehirAhmet Hamdi Tanpınar · Dergah Yayınları · 201911,4bin okunma
Reklam
Çağdaş Türk şiiri antolojisinin en önemli kesimi neden 1900-1910 doğumlular; bu şairler sayıca neden fazla ve bu sayı neden 20'lere, 30'lara ve 40'lara doğru giderek azalıyor? Tarihin bir cilvesi olarak, Türk dilinin en yetenekli şairleri 1900-1910'larda mı doğdu? Tarihte rastlantılar eksik değildir; ama bu şairlerin belirgin üstünlüklerini, gördükleri eğitime, bu eğitimin özellikle de yazın eğitiminin sağlamlığına bağlıyorum. Bu şairler okullarda Divan ve Halk şiirlerini, aruz ve hece ölçülerini ve anadillerini çok iyi öğrenmişlerdi; nazım biçimlerini, nazım türlerini ve söz sanatlarını (mecazlar; teşbih, istiare, mecazi mürsel, kinaye, ta'riz, teşhis ve intak...), anlamla ilgili sanatları (îham, tevriye, istihdam, tenasüb, vb...) biliyorlardı. Antolojinin büyük bir çoğunluğu özgür koşuğa bu deneyimlerden geçerek geldi. Nâzım Hikmet, F.H.Dağlarca, Behçet Necatigil, Orhan Veli, Oktay Rifat, Melih Cevdet Anday, Asaf Halet Çelebi, S.K.Aksal, Turgut Uyar, Metin Eloğlu, Edip Cansever, Cemal Süreya ve ötekiler gökten zembille inmediler; önlerindeki antolojiyi öğrenerek, sağlam bir eğitim ve öğretimden geçerek geldiler; ve büyük bir çoğunluğu en azından bir yabancı dili yeterince biliyordu.
Sayfa 10 - ŞiiRiN DİLİKitabı okudu
110 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Kutlu Şiirler Rize Çayelili Şair Mustafa Kutlu'nun "Kutlu Söz Selam, Kutlu Aşk ve Mevila'91" isimlerinde üç şiir kitabı bulunmaktadır. Kitaplar; Boy Yayınları aracılığıyla 2019, 2020 ve 2021 tarihleri arasında okurlarıyla buluşturulmuş. Şair; hem hece hem de serbest tarzda şiirler yazmaktadır. Şair; şiirlerinde ismi ve soy
Kutlu Aşk
Kutlu AşkMustafa Kutlu · Boy Yayınları · 03 okunma
Saraylar bu vezne kıymet veriyorlardı. Fakat, halk, aruz veznini bir türlü anlayamadı. Bu sebeple halk şairleri eski hece vezniyle şiirler söylemekte devam ettiler.
Eski Türklerin vezni, hece vezni idi. Mahmud-ı Kâşgârî lügatindeki Türkçe şiirler, hep hece veznindedir. Sonraları, Çağatay ve Osmanlı şâirleri taklit vasıtasıyle Acemlerden aruz veznini aldılar.
Reklam
Nazım 15 Ocak 1902'de Selanik'te doğar. Doğduğu çağın Osmanlı toplumunda, kültürlü ve ilerici sayılan bir ailesindendir. Baba tarafından dedesi Nâzım Paşa, şairliği de olan özgürlükçü bir kişidir, Mithat Paşa'nın yakın arkadaşlarındandır. Anne tarafından dedesi Enver Paşa dilci ve eğitimcidir. Babası Hikmet Bey, Mekteb-i Sultani
NÂZIM HİKMET: Şiire, 11 yaşında başlar. ilk şiiri, 16 yaşındayken yayımlanır. 1920'de Alemdar gazetesinin düzenlediği şiir yarışmasında "Bir Dakika' adlı şiiriyle birincilik ödülü ona verilir. Seçici kurulda, o günün ünlü şairleri vardır. Bu dönemdeki şiirlerini hece ölçüsüyle yazar.' Evde, yüksek sesle sürekli Meviana'dan şiirler okuyan Názım Paşa, torunu Nâzım'dan da şair olmasını ister. İlk şiirini on bir yaşında yazar. “Feryâd-ı Vatan’ adlı bu şiirde 'Vatanın parçalanmış bağrı-Bekliyor senden ümit' diyen Nâzım, bir yıl sonra yazdığı bir şiirini de Vatan uğrunda feda-yi cana-Benim gibi çok kişiler var' biçiminde bitirir Ancak, hatırladığı ilk şiiri, 13 yaşındayken evlerinin karşısındaki bir yangını konu edinen "Yangın şiiridir NECİP FAZIL: Şiirle ilişkisini şöyle açıklar: "Şairliğim on iki yaşında başladı. Bahanesi tuhaftır: Annem hastahanedeydi. Ziyaretine gitmiştim... Beyaz yatak örtüsünde, siyah kaplı, küçük ve eski bir defter... Bitişikte yatan veremli genç kızın şiirleri varmış defterde... Haberi veren annem, bir an gözlerimin içini tarayıp: -Senin dedi: şair olmanı ne kadar isterdim! Annemin dileği bana, içimde besleyip de on iki yaşıma kadar farkında olmadığım bir şey gibi göründü. Varlık hikmetinin ta kendisi... Gözlerim, hastahane odasının penceresinde, savrulan kar ve uluyan rüzgâra karşı, içimden kararımı verdim: Şair olacağım!
168 syf.
8/10 puan verdi
·
8 günde okudu
İki ana kısımdan oluşan kitap, Türkçülüğün Özü ve Türkçülüğün Programı adı altında iki başlığa ayrılıyor. Kitabın ilk bölümünde Türkçülüğün ülkemizde ortaya çıkmasından önce Avrupa'daki Türkçülük akımları kısaca incelenirken, Türkçülüğün açıklaması, Turan ülküsü, milli kültür ve medeniyetin tanımları ile birleştiği ve ayrıldığı hususlar,
Türkçülüğün Esasları
Türkçülüğün EsaslarıZiya Gökalp · Olympia Yayınları · 06bin okunma
"Serdengeçti Şairleri” adını verdiğimiz bu kitap, Osman Yüksel Serdengeçti'nin (1917-1983) 1947-1962 yılları arasında 33 sayı çıkarabildiği Serdengeçti dergisinde şiirleri yayımlanan şairleri ve şiirlerini konu almaktadır. Yoksa adının çağrıştırdığı gibi dergi etrafında oluşmuş bir şairler topluluğu söz konusu değildir. Osman Yüksel,
Reklam
Ali Rıza Özer, Serdengeçti'nin Denizciler Caddesi'ndeki kitapçı dükkânının komşusu bir sahaftır. O, Necmettin Sefercioğlu'nun ifadesiyle, ateşli bir Türkçü, iyi ve içli bir şairdir. Şiirlerini genellikle Orkun dergisinde yayımlar. Ankara'daki bütün milliyetçilerin can dostudur. Sahaf kulübelerinin yerinde dev yapılar yükselip ekmek teknesi yok olunca Türkiye İş Bankası'nda depo memuru olarak İstanbul'a gider. Yakalandığı hastalıktan kurtulamayarak genç yaşta vefat eder. Ali Rıza Özer’in dergide yayımlanan Elbet ve Türkiye'm şiirleri, onun milli ve mistik duyguları hece vezniyle ifadede ne kadar başarılı olduğunu göstermektedir. Dörtlüklerin sonunda tekrarlanan “Görülür elbet görülür / Dürülür elbet dürülür / Verilir elbet verilir..." şeklindeki tekrara dayalı mısralar şiirin tamamına ritmik bir özellik kazandırır. Elbet şiiri, Tanrı'ya çıkan ahların elbet bir gün görüleceğini belirttikten sonra, Seyrani tarzında sosyal eleştiriye dönüşür: Ozanlar gittikçe çoğalmışsa da doğruyu yazan kalmamıştır. Dünyanın gidişi bozulmuştur, ahlaki çöküntü yaşanmaktadır. Ancak şair ümitlidir; bir gün her şeyin hesabının sorulacağına ve toplum hayatında düzenin sağlanacağına inanır. Tanrı'ya çıkan ahımız, Görülür elbet görülür. Defter defter günahımız, Dürülür elbet dürülür. Kalmadı doğruyu yazan, Gittikçe çoğaldı ozan. Bu sazlara bir gün düzen Verilir elbet verilir, Dünya gidişi bozuldu, Sonu fenaya sezildi. Ahlak örgüsü çözüldü, Örülür elbet örülür.
Tıp fakültesi öğrencisi Hayrettin Özgüven'in, Yıldönümü ve Sayıklayış başlıklı iki şiiri yayımlanır. Şiiri yazdığında henüz 21 yaşındadır. Hayatı hakkında başka bilgiye sahip değiliz. Aşk konusunu işleyen Yıldönümü şiiri, ilk ve üçüncü mısraları kafiyeli, üç mısralık bentlerle yazılır. Şekil ve konu bakımından derginin dikkat çekici şiirlerindendir. Hayata, sevgiye, dosta inanış, Akıbet olsa da aldanmak, yanmak. En ufak ümide bir canla kanış. Avucumdaki kalan şu ümide bak, Yirmi bir yaşından sonra bu kıymık Bu çorak yılları mı sulayacak? Aşk kuşu beni de aldat azıcık, Çalmadan tokmağı birdenbire gir. Kalbimin kanadı her aşka açık. Dörtlüklerle ve hece vezniyle yazılan Sayıklama, insanın hayat ve madde karşısındaki aczini ve ruhun arayışlarını konu alır. Bu an, şu dünyayı benim sanırım, Az sonra aczime hayıflanırım. Neyim bu hercümerç içinde Tanrı'm Arzularım, ruhum benden ötedir. İki mi gördüğüm, bir mi, şüpheli... Kime sorsam kime, bu öz derdimi? Madde, madde! demez Lokman geldi mi? Ruhum beklemede bunca senedir.
Tıp fakültesi öğrencisi Hayrettin Özgüven'in, Yıldönümü ve Sayıklayış başlıklı iki şiiri yayımlanır. Şiiri yazdığında henüz 21 yaşındadır. Hayatı hakkında başka bilgiye sahip değiliz. Aşk konusunu işleyen Yıldönümü şiiri, ilk ve üçüncü mısraları kafiyeli, üç mısralık bentlerle yazılır. Şekil ve konu bakımından derginin dikkat çekici şiirlerindendir. Hayata, sevgiye, dosta inanış, Akıbet olsa da aldanmak, yanmak. En ufak ümide bir canla kanış. Avucumdaki kalan şu ümide bak, Yirmi bir yaşından sonra bu kıymık Bu çorak yılları mı sulayacak? Aşk kuşu beni de aldat azıcık, Çalmadan tokmağı birdenbire gir. Kalbimin kanadı her aşka açık. Dörtlüklerle ve hece vezniyle yazılan Sayıklama, insanın hayat ve madde karşısındaki aczini ve ruhun arayışlarını konu alır. Bu an, şu dünyayı benim sanırım, Az sonra aczime hayıflanırım. Neyim bu hercümerç içinde Tanrı'm Arzularım, ruhum benden ötedir. İki mi gördüğüm, bir mi, şüpheli... Kime sorsam kime, bu öz derdimi? Madde, madde! demez Lokman geldi mi? Ruhum beklemede bunca senedir.
Kemalettin Şenocak, Erzurum'da doğar (1926-2010 idare memurluğu, ilkokul öğretmenliği, zabit kâtipliği, kitapçılık ve kırtasiyecilik yapar. Milliyetçiler Derneğinin Kırşehir şubesini kurar (1951). Adalet Bakanlığı'nda memurluk ve Türkiye Arıcılar Kooperatifi müdürlüğü görevlerinde bulunur. Türkiye Arıcılık Mecmuası'nı çıkarır
Erzurumlu Rıza Ümit (1922-1977), Kars Ortaokulunda okurken öğretmeni Halide Nusret Zorlutuna'nın dikkatini çekmiş; şiir konusunda onun teşvik ve desteğini görmüştür. İlkokul öğretmenliği yapmıştır. Aruz, hece ve serbest vezinle şiirler yazmıştır. Şiirlerinde Yunus Emre ve Fuzuli’nin etkisi görülür. Yeşil Bendeki Öz Duygu, yeşil rengin milli, manevi çağrışımları çevresinde yazılmış mistik bir şiirdir. Muradım yeşille başlar doğuştan, Ben yeşil tolgalı başın dalıyım! Tâ o yedi renkli mukaddes kuştan, Her yerde, her şeyde bulunmalıyım. Uhrevî sinemde iman yeşildir; İçimde şahlanan inan yeşildir. Başımdan yükselen duman yeşildir! Yeşile bastığım günden deliyim.
83 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.