Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Kübra

Kübra
@heidi
Ankara
32 okur puanı
Ağustos 2013 tarihinde katıldı
Zaman da tıpkı aşk gibi bölünmemiş ve temposuz değil midir ?
Reklam
Aklınız ve tutkunuz denizlere açılmış ruhunuzun dümeni ve yelkenleridir. Yelkenleriniz ya da dümeniniz parçalanırsa, oraya buraya savrulup sürüklenmekten ya da denizin ortasında hareketsiz kalmaktan başka bir şey gelmez elinizden.
Hayatı çalışmak yoluyla sevmek hayatın en derin sırrına ermek demektir. Fakat eğer ıstırap çekerken, doğduğunuz güne lanet edip bedeninizin yükünü taşımayı alnınızın kara yazısı sayıyorsanız, o zaman size cevabım şudur: Yazılanı silecek olan sadece alın terinizdir.
Sayfa 14

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Hayat bir ölümdür, aşk bir uçurum; Ben geldim geleli açmadı gökler.
Sayfa 12
Varlık bilgelikten daha üstün bir yere oturduğunda, şöhret itibardan daha çok değer gördüğünde, başarı özsaygıdan daha önemli hale geldiğinde, kültürün ta kendisi görüntüye fazla değer vermiş olur ve narsistik olarak kabul edilmelidir.
Reklam
Eğer bir ekonomi insanlar yalnızca ihtiyaçlarını aldıklarında yıkılıyorsa bu, o ekonominin zaten hiçbir zaman sandığımız gibi güçlü olmadığı anlamına gelir.
Sayfa 13
Çoğumuzun kırılgan olma ve incinme tehlikesini göze almadan önce teminatlar istediği bir dünyada bütün kalbimizle yaşamaya ve sevmeye karar verdiğimizde, inanç şarttır. “Hayatıma bütün kalbimle bağlanacağım” demek görmeden inanmayı gerektirir.
Keyif de karanlık duygulardan biri kadar dikenli ve keskindir. Birini şiddetli sevmek, bir şeye bütün kalbinle inanmak, uçup giden bir anı zamanında kutlamak, garantilerle gelmeyen bir hayata tamamen bağlanmak; bunlar kırılganlık ve çoğunlukla da acı taşıyan risklerdir.
İnsan duygularından oluşan tam bir spektrum vardır ve karanlığa hissizleştiğimizde, ışığa da hissizleşiriz. Acı ve savunmasızlığı “köreltirken” aynı zamanda bilmeden mutluluk gibi iyi duygulara ilişkin deneyimlerimi de köreltiyordum.
Sabah uyandığımız dakikadan akşam kafamızın yastığa düştüğü dakikaya, hayatlarımızın her yönüyle ilgili mesaj ve beklenti yağmuru altında oluruz. Dergi ilanları ve televizyon reklamlarından filmlere ve müziğe, tam olarak neye benzememiz gerektiği, kaç kilo olmamız gerektiği, hangi sıklıkta seks yapmamız gerektiği, nasıl ebeveynlik etmemiz gerektiği, evlerimizi nasıl döşememiz gerektiği ve hangi arabaya binmemiz gerektiği söylenir. Bu kesinlikle kahredicidir ve kanımca, kimse ayrıcalıklı değildir. Medya mesajlarından sakınmaya çalışmak, hava kirliliğinden sakınmak için nefesini tutmaya benzer, işe yaramayacaktır.
Sayfa 103
Reklam
Maneviyat, bizden daha büyük bir güç tarafından hepimizin içinden çıkılması imkansız bir şekilde birbirimizle bağlantılı olduğumuzu ve bu güçle birbirimizle bağlantımızın sevgi ve şefkate dayandığını kabul etmek ve kutlamaktır. Maneviyat sahibi olmak yaşamlarımıza bir derinlik, anlam ve amaç duygusu getirir.
Sayfa 99
“Her şeyde bir çatlak var. Işık böyle içeri sızar.”
Mükemmeliyetçilik asla bir boşluğun içinde meydana gelmez. Etrafımızdaki herkesi etkiler. Onu çocuklarımıza aktarırız, imkansız beklentilerle işyerimize bulaştırırız ve dostlarımız ve ailelerimiz için boğucudur.
Sayfa 95
Sağlıklı çaba, kendine odaklıdır- Nasıl gelişebilirim ? Mükemmeliyetçilik başkasına odaklıdır- Ne düşünecekler ?
Sayfa 89
Mükemmeliyetçilik kişisel gelişim değildir. Mükemmeliyetçilik, özünde onay ve kabul kazanmaya çalışmakla ilgilidir. Çoğu mükemmeliyetçi başarı ve performansa göre övülerek yetiştirilmiştir (notlar, tavırlar, kurallara uyma, insanları memnun etme, görüntü, spor).
Sayfa 89
127 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.