Sevginin nedeni olmadığı gibi ölçüsü de yok. Olmamalı. İnsan neden sevdiğini bilmediği gibi ne kadar sevdiğini de bilmemeli. Ölçülecekse de çocukların ölçü birimi kullanılmalı. “Ne kadar seviyorsun beni?” diye sorulduğunda kollarını yanlara açıp gözleri parlayarak “İşte bu kadar.” dedikleri ölçüden. O kadar masum ve içten olmalı. O kadar özel ve tek hissettiremeli ki yüzünüzde kocaman bir gülümeseme, gözlerinizde de pırıltı oluşabilsin.Çok sevdiğim insanları birilerine anlattığım zaman genelde hep “Neden bu kadar seviyorsun ki? Nesini seviyorsun?” sorularıyla karşılaşırım. İnsan birini bir neden yüzünden mi sever illa ki? Sadece içten gelen bir şey değil midir sevgi? Arada bir çekim olduğu için etkilenerek başlamaz mı insan hoşlanmaya ve sevmeye? Bu kadar derinlerde kesin bir anlam aramak şart mı? Bilmiyorum. Cevapları da bilmiyorum. Bu sorulardan da bir o kadar nefret ediyorum.  Bilmem, kalbimde bir yerlere dokundu demek ki diyorum cevap olarak. Bilmem, düşünmedim sadece seviyorum diyorum. Sevmem gerekiyormuş, sevmem için gönderilmiş bu insan(lar) bana diyorum. Varlığını hep hissetmek hoşuma gittiği için diyorum. Bana çok benzediği için, bir şeyler kattığı için…Giderek birbirimize benzediğimiz için olsa gerek diye düşünüyorum. Hem, kalbim ve aklım aynı anda sevmeye karar vermişler işte daha ne olsun ki? Genelde birlikte çalışmazlar herkesin bildiği üzere. Neyse.  
Wê demê dilê te yê ku gelek caran şikestî, jiyana te careke din berdide, mîna ku dikare xatirxwestinek din bigire. Hûn tenê temaşe dikin , guhên we ker dibin, ew meha biharê ya bêhnxweş vediguhere zivistanek sar. Mîna ku tu dimirî û hemû bîranînên te tên bîra te, tu dixwazî di wê kêlîkê de bibe xewnek, kabûsek, lê her tişt ew qas rast e, tu ewqas wê êşê di hestiyên xwe de hîs dikî. Dûv re bi demê re hûn dest pê dikin ku jê aciz bibin, ew evîn dibe nefret û ew kes di hundurê we de dimire. Û tu jî wek mirîyekî zindî berdewamî ya jiyana xwe dikî... .. Erdal dersim
Reklam
İnsan kendinden nefret edebilir mi? Hem de nasıl. Sevemedim bir türlü kendimi. Herkes gülen yüzümü görüyor. Kim biliyor ki içimde ne fırtınalar kopuyor. Kendi kendimle ne savaşlar verdim, neler kaybettim bu savaşlarda. Kendimden ölesiye nefret ederken etrafa gülücükler saçmak kolay mı. Dost sandıklarım düşman çıkarken değer verdiklerim sırtımdan vururken gülmek kolay mı. Bir insan kaç kere öldürür kendini? Ben her gün öldürüyorum.
Devamını okuyunca yazının tamamını paylaşmadan duramadım
kızlarım ayşe ve fatma, kendilerine amerika birleşik devletleri’nden bir hoca bulmuşlar. yok yok, fethullah gülen değil elhamdülillah. numan ali han (nouman ali khan). merak edip, biraz da kaygılanıp, kimdir, necidir, neyin nesidir diye araştırdım tabii. pakistan asıllıymış. 1978’de, babasının diplomat olarak görev yaptığı almanya’da
Bir varmış, bir yokmuş… Gelen gitmek için, doğan ölmek içinmiş. Vakit mum gibi erirmiş. Gözler pişman olunmayacak bir güne açmak için kapatılırmış. Nefret yara açarken, sevgi şifa dağıtırmış. Güzel söz en güzel sermaye olurmuş. Kötülüğün muvakkat kazancı, iyiliği geçemezmiş. Asılda ve ebedde iyilik kazanacakmış. Hem iyilik eden daha da güzelini bulurmuş. Gönlünü derya edene umman ikram edilirmiş. Bir verene bin verilir, bir adım gidene on adım gelinirmiş. Dünya masalını en güzel şekilde tamamlayan ebedi yurdunda tahayyül edemeyeceği güzelliklere gark olurmuş. Sabreden maksûdun en güzeline erermiş. İnanıyor ve istiyoruz masalımızın mesûd bir nihâyeti olacak… (Alıntı)
bu masalın kahramanı benim
ufuklarım acıyor serpileceğim yerler dikene dönmüş batıyor da batıyor kanırtıyor içlerimi, en içerimi küflenmiş sızıları akıtıyor çocuk bedenimle döktüğüm gözyaşları kendimi aşmaya çalışırken en kötüsü seninle karşılaşmak oldu daha da büyürüm açılır ve ulaşırım sandım sana yanılgılar denizinde boğuldum bi süre sonra bir gözü bantlı gerçek
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.