Ufka baktı. Gözleri çok güzeldi. Gökyüzü kadar mavi ve bir o kadar da sonsuzdu. Fakat bu güzel gözlerde ayrı bir hüzün vardı. Kendisi sessizdi, gözleri de sessizliğinin süsü. "Gitmek istiyorum buralardan. Çok uzaklara, tanıdığım kimselerin beni soramaya bile gelemeyeceği bir yere." "Neden buradan ayrılmak istiyorsunuz hanımefendi? Çok güzel bir tepe. Her taraf yeşillikler ile dolu, mevsimler ile süslü. Her sabah çiçekler sizi izliyor ve kuşlar sizi selamlıyor." Sakince, bir piyanodan çıkan en hafif melodi gibi hoş bir sesle gülümsedi. "Olaya çok duygusal bakıyorsunuz. Fakat ben bu kadar duygusal yaklaşamıyorum. Artık selamını alamıyorum kuşların, çiçekler ile göz göze gelemiyorum. Ne yeşillikten bir zevk alıyorum, ne de mevsimlerin gelip geçtiğinin farkına varıyorum. Sadece soğukluk hissediyorum. Küçük bir kafes gibi. Her sabah kalkıyorum. Yatağımı topluyorum. Kahvaltımı yapıyorum. Sonra var ise ev işlerini yapıyorum. Misafir gelirse önlerine yemeği tabak ile koyuyorum. Gelmezler ise kendi tenceremden yiyorum. Biraz televizyonu açıp seyrediyorum. Fakat televizyonu kapattığımda Her şey sona eriyor. Sanki her zaman okuduğum bir kitabı bitirmek ve tekrardan aynı kitaba başlamak gibi. Her gün aynı döngünün içine tıkılıp kalıyorum. Bir şeyler yapmak istiyorum fakat Bir süre sonra tıkanıyorum. Ne yapacak bir şey ne de oyalancak bir şey buluyorum. O günkü kalkma amacımı kaybediyorum. Etraf sessizleşiyor, gözlerim tekrardan bu tepelere kayıyor. Bu tehditkar tepelere. Ve yine kalbim sıkışıyor... Galiba burası öleceğim tepe."
İnsan yorgunsa eğer ve ertesi sabah uyanması için bir sebebi varsa yaşam ne güzeldir diye düşünüyor. Bu bilgiye nadiren sahiptir insan, her seferinde boş, beyhude bir varoluşa uyanır. Bazen buna uzun süre katlanamayacağını düşünür. Zaman zaman kendini çok çaresiz hissedebilir, masanın üzerine yığılabilir ya da bazen başını alıp duvarlara çarpmak isteyebilir, düşündüğü ne varsa parçalanıp gitsin diye, fakat en sonunda bir an gelir ve uyku bastırır; her şeye galip gelen düşüncelerimizden ve çaresizliklerimizden daha güçlüdür uyku, sıkıntılarımızın tümünü kolayca bir kenara iter, böylece ölümcül düşünceler silinir gider. Aslında uykunun hiçbir şeye çözüm olmadığı bilinir, isteği sadece bizi yeni çaresizliklere karşı bilemektir; insan ertesi sabah bir adım bile ilerlememiş olduğunu bile bile ayağa kalkmak zorundadır, bilinmezliğe doğru, inançtan, amaçtan yoksun, manadan yoksun, her şeyden ve her türlü maharetten yoksun, böylece insan giderek yaşlanır, içi daha da boşalarak, daha çaresiz bir hal alarak...
Reklam
448 syf.
9/10 puan verdi
·
9 günde okudu
ALAZ ALLAH BELANI VERSİN!
Kitabı yeni okuduğum için duygu yoğunluğum üzerimde. Evet, gece 04.15 ve ben kitap bitirdim. Ağlamaktan ciğerim koptu. Kitap çok güzeldi. Her şey güzel gitti. Meğer her şey sondaymış... Ne yaptın sen Maral Abla? Umarım her şey yoluna girer ve (Spoi) VE KUZEY BİR ŞEKİLDE YAŞAR! NAZ DA TACİZE UĞRAMAMIŞ OLUR VE YİĞİT’DE YAŞAR! EPHESUS BİNASINA BASKIN YAPRIM BÖYLE OLAMAZ KUZEY ÖLEMEZ! Ve... Alaz... Umarım bir planın vardır Alaz Altuğ Siphai. Yoksa bu sefer içindeki Alaz’ı ben alırım Allah’ın belası! Nasıl yaptın Alaz? Sen sabah bu kıza konuşmadığın için sıkıca sarılmamış mıydın? Ne değişti Alaz? Hepsinin Allah belasını- Hayır bu kadar bela okumamalıyım Sedef’in başına gelenlerden sonra... Ve AHMET! YANİ ARDA! Onun belasını versin Allah! Ahmet en son şüphelendiğim kişiydi! Atalaydan bile beklemiştim oysa... kısaca: KİTAP MUHTEŞEM OKUYUN, OKUYUN, VE PSİKOLOJİNİZİN BOZULMASI İÇİN OKUYUN SEVGİLİ GENÇLER VE HEP GENÇ KALANLAR! 5/5 (Böyle hep yüksek verdiğime bakmayın kolay kitap beğenmem;)
Yaralasar - 2
Yaralasar - 2Maral Atmaca · Ephesus Yayınları · 20217,6bin okunma
# Hilal
İlkokul öğretmenim M.S., adı hem aklımın hem de kalbi­min baş köşesinde yer etmiş bir kişi, tanıdığım ilk büyük insan ve masalımın kahramanıydı... Onu görür görmez çok sevdim. Etrafımdaki diğer büyükler gibi değildi. Saçlarımı ilk o okşadı, bize her zaman mane­viyatı aşıladı. Bize hiç unutmadığım bir oyun öğretti. "Her gece oyna­madan uyumayın,” derdi. Oyun şuydu: “Yastığa başınızı koyunca yanınıza bir polis abi gelsin. Bugün ne yaptın, arkadaşını üzdün mü, başkasının eşyasını aldın mı, hiç yalan söyledin mi vb. sorular sorsun. Ama kimse yalana kaçmasın! Sorulardan birinin cevabı evetse, hemen sabah bunu düzelt. Tüm soruların cevapları hayırsa mışıl mışıl uyu," derdi. O zaman 6 yaşındaydım, şimdiyse 36 yaşındayım ama adı­nın vicdan olduğunu sonradan öğrendiğim o polis abiyle konuşmadan hâlâ uyuyamıyorum... ... Öğretmenimin el yazısı çok güzeldi. Onu hep hayranlıkla seyrederdim. Bugün hâlâ sadece el yazısı yazabiliyorum. Bir türlü düz yazı yazamadım, çünkü ben onu hiç unutma­dım, unutmayacağım! Onu rahmet ve minnetle anıyorum! İlk aşkım, sevgili öğretmenim! Mekânın cennet olsun...
İSİMSİZ BİR AĞAÇTAN DİLEDİM TÜM ÖZÜRLERİMİ
Ben o gece ağacın biriyle sızana kadar konuştum Hiçbiriniz orada değildiniz olsaydınız sizinle konuşurdum Bahane üretmeyin sakın yoktunuz işte hiçbiriniz Bir tek ağaç vardı yanımda onunla sızana kadar konuştum Ben o gece ağaca anlattıklarımın tamamını hatırlamıyorum Belli bir yerden sonra sızdım bir kısmını hatırlıyorum Yıldızlar çok
Sayfa 48 - İthaki Yayınevi
Okuyun bi zahmet..
Neden hiç evlenmedin abi? + Tüm sevdamı bir kişi için harcadım ben . İyi niyetimi , güvenimi , kalbimi, her şeyimi bir kişi uğruna kaybettim ben . - Kimdi abi o? Neden bitti? + Nazlı . Nazlı bizim mahallenin en güzel kızıydı. Bizim de fiyakamız vardı hani. İlk okula gidiyordum o bizim mahalleye taşındığında . Bizim karşı evde oturuyorlardı ,
Reklam
1.000 öğeden 701 ile 710 arasındakiler gösteriliyor.