Akış
Ara
Keşfet
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
Kitap Türleri
Dergiler
Çevirmenler
İncelemeler
Alıntılar
İletiler
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.38.12
yeni bir kitap ve yeni bir inceleme. agatha christie'den okuduğum ilk kitaptı. güzel bir başlangıç yaptığımı mutlaka söylemem gerek. yazarın dilini çok akıcı buldum, farkında olmadan sayfaları aralıksız çevirdim ve her sayfada ayrı bir heyecanlandım. tam 'işte katil bu' dediğim sırada yeni bir şüpheli çıktı ortaya. işin içinden çıkamaz oldum ve kendimi kitabın akışına bıraktım.
poriot'u çok sevdiğimi ve zekasının beni ne kadar etkilediğini söylemeden geçemeyeceğim. kırk yıl düşünsem aklıma gelmeyecek şeyleri kendisi 'arkasına yaslanıp düşünerek' buldu. hayran kalmamak elde değil gerçekten.
kitabın sonuna gelecek olursak, belki benim eksikliğimden dolayı ama kitabın sonunu anlamam için iki kez okumam gerekti. hala doğru şekilde mi anladım tam emin değilim ama umarım doğrudur. biraz kafamın karıştığını itiraf etmeliyim. hiç beklemediğim insanlar beklemediğim kimliklere sahipmiş meğer. son 30 sayfayı ağzım açık okudum desem yalan olmaz.
yavaştan incelememin sonuna geliyorum. eğer siz de benim gibi yazarın hangi kitabını okuyacağınız konusunda kararsız kaldıysanız 'doğu ekspresinde cinayet' sizin için iyi bir tercih olacaktır. şimdiden iyi okumalar dilerim. ayrıca kitabı mümkünse kış ayında okumanızı tavsiye ederim, ayrı bir hava katıyor :)
Herkese selamlar, uzuuun incelememe geçmeden önce youtube linkimi bırakmak isterim. Orada sadece kitapları konuşuyor, ara sıra hediyeler veriyorum. Bilgilerinize. :)
youtube.com/channel/UC8If-j...
Rougonlar'ın Yükselişi Emile Zola'nın yirmi yılı aşkın sürede yazdığı, yirmi kitaptan oluşan bir serinin ilk kitabı. Emile
181 syf.
·
Puan vermedi
Ben sana ölümün kıyısında yaşama tutunmuş bir hayattan geliyorum... Ötesi berisi olmayan sadece ötelenmiş bir hayatın en ince ipine tutunmuş. Kaybedecek birşeyi olmayan ama sürekli kazanmaya çalışılan hayatın tam içinden... Kitabı okurken aslında merak ettiğim tek bir konu vardı. Bunca olumsuz satırları kaleme alırken Sevdiği insan yanındamıydı?
Benim için deneme okumak hiç tanımadığım insanlarla karşılıklı oturup çay içmek gibi. Sanki yıllardır kurduğumuz bir gönül bağımız varmış da bizi bir kitabın satırlarında karşılaştırmış gibi. Öyle derin öyle huzur verici. Her sayfası ayrı bir dünya, her cümlesi ayrı kapılar açar bana. Kitabın kenarlarında yazarla konuşurum kendi kendime. Cümlelerine karşılık veririm, karşı çıkarım, desteklerim, eleştiririm. Yazarın haberi olmaz ama ben onunla aynı yolda yürürüm çoğu zaman. Bazen dalıp sayfayı boşa çevirdiğim zaman mahcup olurum geri döner aynı yeri tekrar okurum. Ve kitap bittiğinde en yakın dostumdan ayrı düşmüş gibi boşluğa düşerim. İşte bu 'güzel'e de doyamadan kapağını kapattım. Ve geride sadece kenarı kıvrılmış sayfalar kaldı bana. Ne diyordu Yeditepe İstanbul dizisinde Ömer Duru'ya "güzelliğini boyalarla örtmüşsün." güzelliğini boyalarla örtmeye çalışmayan herkese sevgilerle.....
Madeline Miller ilk eseri olan Akhilleus'un Şarkısı'nı yazmak için on yıl emek vermiş. Bu emeğinin karşılığında da 2012 Orange ödülünü almış.
Akhilleus'un Şarkısı, bilindiği üzere mitolojik bir konu ve çok ünlü bir destanı ele almakta ve İlyada eserinden de esinleme yapılmıştır. Sadece tek fark Prens Patroklos'un gözünden anlatılmasıdır.
Brekker ve tayfası Alina’ya bin basar sevgili okurlar
Kitap Kerch çetelerinden doğmuş birbirinden uyumsuz ama bir o kadar da uyumlu bir ekibi konu alıyor. İblis Kaz Brekker, Hayalet Inej Ghafa, Cadı Nina Zenik, Cadı Avcısı Matthias Helvar, Çılgın Jesper Fahey ve Tüccarcık Wylan Van Eck. Bu 6 serserinin amacı ise Buz Sarayı’na girmek ve bir mahkumu kaçırmak.
Spoiler vermeden konuya ancak böyle kısa değinebildim ama kitap çok kapsamlıydı. Sık sık karakterlerin geçmişine dönüşler vardı. Üstelik karakter yoğunluğunun fazla olmasının yanı sıra yazar her karakterin bakış açısına da yer vermiş. Yani belli başlı karakterleri değil neredeyse hepsinin bakış açısını okuyoruz.
Demeliyim ki Kaz’a bayıldımm Ve Jesper’a Ve Nina ile Inej’e de Kısacası tüm ekibe düştüm diyebilirim Karakterlerin kişilikleri ve ilişkileri ustalıkla kurgulanmış. Kitap boyunca aksiyon yüksekti. Aksiyon yoksa da geçmişe dönüş vardı, o da ayrı heyecanlıydı. Ayrıca bu kitaptaki aşklar kesinlikle Mal-Alina ikilisinden kat kat mükemmeldi. Kaz-Inej ikilisine mi düşsem, Matthias-Nina ikilisine mi, Jesper-Wylan ikilisine mi bilemedim
Kitap boyunca yazarımız birkaç bomba patlatıyor. Hem de ne bomba. Kaç kez “Ne?!” Moduna girdim. Ve kitap güzel bitti bence. Aşırı mutlu bir son değil ama bir sonraki kitabın çok güzel olacağını işaret eden güzel bir sondu diyebilirim
Elimden geldiğince spoiler vermemeye çalıştım. Ancak bu seri cidden her fantastik sevene önerimdir. Gölge ve Kemik üçlemesinin yanında halt etmiş diyebilirim. O seri yazarın çıraklığı bu ustalığı denebilir
