Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Emre o gün çok yorgundu. Hemen yatamazdı, Ödevi vardı. Engelliler hakkında bir kompozisyon yazması gerekiyordu. Salondaki koltuğa uzanmış ne yazacağını düşünürken, kardeşi televizyonu açtı. "Anlaşlan, burada bana rahat yok, en lyisi odama gideyim de orada düşüneyim, diye yerinden kalktı. Tam o anda bir reklam filmi oynuyordu. Filmde görme
Reklam
dün gece bu pasajı paylaşmak için kitabı bitirmedim, okuyunuz.
doğum yapmadan bir hafta önce, çamaşırcı kadın dolabımdaki tüm paramı çalınca doğumu devlet hastanesinde yapmak zorunda kaldım. yoksulların, çaresizlerin gittiği bu hastanede, toplumdan dışlanmış insanların arasında senin çocuğunu doğurdum. fakat burası doğumdan ziyade ölünecek bir yerdi, herkes, her şey yabancıydı. hastalar birbirlerine öfke ve nefret doluydu, herkes yalnızdı., karanlıkta, ilaçlar ve kanla, çığlıklarla inleyen odada herkesin sahip olduğu yoksulluk ve acılar toplanmıştı. yoksulluğun getirdiği tüm fiziksel ve ruhsal utançların ıstırabı burada çekilebilirdi. aşağılandım; savunmasız kadınların çarşaflarını yüzlerindeki alaycı gülümsemeyle açıp tedavi bahanesiyle onlara dokunan genç doktorlar, açgözlü hemşireler sayesinde, fahişeler ve diğer hastalarla birlikte kaldığım, fakirliğin getirdiği o ortak kaderi daha da hissettiren bu yerde, zihinsel ve fiziksel utancı en acı hâliyle tecrübe ettim. bu hastanede bir kadının utanması acımasız bakışlarla çarmıha gerilir ve sözlerle kırbaçlanır. orada sadece üzerinde adın yazan bir tabela vardır, yataktaki insan meraklı doktorların yokladığı bir et parçasından ibarettir, bir deneme nesnesidir. çocuklarını kendi evlerinde ve onları sevgiyle bekleyen kocalarıyla doğuran kadınlar; yalnız, savunmasız ve adeta bir denek gibi yatırıldığı masada doğuran bu kadınları anlayamaz! bugün, bir yerde cehennem kelimesini duyacak ya da okuyacak olsam, hâlâ o gün yaşadığım acıları, o tıka basa dolu odaları, kahkahalar ve çığlıklarla inleyen koridorları, utanç veren o kesimhaneyi hatırlıyorum.
Alnın Benim Memleketim
Yazdıklarımı herkes okuyacak ama sadece sen anlayacaksın. Ben seni yazacağım çünkü onlara. Onlar seni hissedecek. Ben bir nevi onlara seni anlatıyorum kurduğum cümlelerle. Beni en çok o insanlar anlıyor. Senden daha çok. Hatta senin beni anlamaya çalıştığın bile söylenemez. Ben uçan kuşa seni anlatıyorum. Dinlediğim her şarkının anlamını sana yüklüyorum. Tüm bunlara rağmen beni yalnızca anla. Senden tek isteğim bu. "Beni sevme gerekirse. Sadece anla. Sana yüklediğim anlamların karşısında daha ne kadar böyle dayanabileceğimi anla. Verdiğim değerin karşılığını hayalkırıklığı içinde aldığımı anla. Kurduğum hayallerin her gün birer birer suya düşüşünü anla. Her fırsatta sana sevgimi belli ettiğimi anla."
Sayfa 32 - Olimpos YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Zikirlerin en faziletlisi, mânâsını düşünerek Kur'an okumaktır. İşte bu sebeple her gün Allah'ın kitabından belli bir miktarı, üzerinde düşünerek okumalıdır. Dünyada Kur'an ile çok meşgul olan ve hayatını Kur'an'ın buyruklarına göre düzenleyen kimse âhirette üstün dereceler kazanacak, Allah'ın kelâmını orada da okuyacak ve cennet ehli kendisini derin bir huşû ile dinleyecektir. Cennette Kur'ân-ı Kerim'in âyetleri sayısınca dereceler vardır. Herkes ne kadar Kur'an okursa derecesi o kadar yükselecektir
'...herkes kendi hayatını çok okuyacak. Rabbimiz bu gerçeği şöyle ifade ediyor: 'Kitabını oku, o gün hesap görücü olarak sana nefsin yeter.' ( İsra/14) Herkesin amellerinin yazıldığı bir kitabı vardır. Ahiret günü o kitaptan sorguya çekilecek. İşte bu yüzden ' kitabını oku' demek ' Hayatını ve amellerini gözden geçir' anlamına geliyor.
Bir gün herkes kitap okuyacak! İşte, o kadar!
Sayfa 295Kitabı okudu
40 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.