Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Zikirlerin en faziletlisi, mânâsını düşünerek Kur'an okumaktır. İşte bu sebeple her gün Allah'ın kitabından belli bir miktarı, üzerinde düşünerek okumalıdır. Dünyada Kur'an ile çok meşgul olan ve hayatını Kur'an'ın buyruklarına göre düzenleyen kimse âhirette üstün dereceler kazanacak, Allah'ın kelâmını orada da okuyacak ve cennet ehli kendisini derin bir huşû ile dinleyecektir. Cennette Kur'ân-ı Kerîm'in âyetleri sayısınca dereceler vardır. Herkes ne kadar Kur'an okursa derecesi o kadar yükselecektir.
Reklam
O zaman Türkçe okuma yazmasını bilen sadece bendim. Herkesin mektubunu ben yazar ve okurdum. Resmi yazıları da bana okuturlardı. Yanımızdaki bakkalın senetlerini yazardım. Kendisi dedamadı da Karamanlıydılar. Bakkallıktan başka, Tophane ve Beşiktaş'taki meyhanecilere faizle para vererek de geçimlerini sağlıyorlardı. Kalıplaşmış deyimlerim vardı; her birini yeri geldikçe kullanırdım. "Bâd-i tastir-i sened oldur ki" gibi. Arapça ve Farsça kelimeler kullanmam gerekirdi. "Aldım" demezdim "Ahz u kabz eyledim"; "verdim" demezdim "itâ eyledim" derdim. İstanbul,Deraliyye, Dersaadet, Asitâne-i Saadet'ti. Yukarı, aşağı yerine "Azbıder-i bâlâ", "Azbıder-i zîr";köy'e "kariye", ekmeğe "nân-ı aziz", Getronagan'a "Mekteb-i merkez-i kebir", ilk kısmına "Mekteb-i merkez-i sagir" derdik. Türkçemi köyümden getirmiştim. Zaten Ermeni okullarında Türkçe demek, Osmanlıca demekti. Dilekçe, resmi yazı, ticari senetler yazmak için bu dil öğretilirdi. Okuduğumuz kitapların yazarı Mihran Apikyan, imzasını "Mihri" diye atardı. Yazı kamışla yazılırdı. Mürekkebi kurutmak için renkli bir kum, "rıh" kullanılırdı. Ben, yazdıklarıma yeşil rıh serperdim. Herkes imrenirdi, ben de gururlanırdım. Musa Çavuş, mektuplarını yazdığım için günde birkaç kez bana çay verirdi. Bir gün mektup gelmiş. Ben orada yoktum, okuyacak kimse bulamamışlar. Saraylı ağalar da okuma bilmezlerdi.
Zikirlerin en faziletlisi, mânâsını düşünerek Kur'an okumaktır. İşte bu sebeple her gün Allah'ın kitabından belli bir miktarı, üzerinde düşünerek okumalıdır. Dünyada Kur'an ile çok meşgul olan ve hayatını Kur'an'ın buyruklarına göre düzenleyen kimse âhirette üstün dereceler kazanacak, Allah'ın kelâmını orada da okuyacak ve cennet ehli kendisini derin bir huşû ile dinleyecektir. Cennette Kur'ân-ı Kerîm'in âyetleri sayısınca dereceler vardır. Herkes ne kadar Kur'an okursa derecesi o kadar yükselecektir.
Zikirlerin en faziletlisi, mânâsını düşünerek Kur'an okumaktır. İşte bu sebeple her gün Allah'ın kitabından belli bir miktarı, üzerinde düşünerek okumalıdır. Dünyada Kur'an ile çok meşgul olan ve hayatını Kur'an'ın buyruklarına göre düzenleyen kimse âhirette üstün dereceler kazanacak, Allah'ın kelâmını orada da okuyacak ve cennet ehli kendisini derin bir huşû ile dinleyecektir. Cennette Kur'ân-ı Kerim'in âyetleri sayısınca dereceler vardır. Herkes ne kadar Kur'an okursa derecesi o kadar yükselecektir
Reklam
Yabancılar için kasabalar birbirine benzer. Kasabada yaşayanlarsa, sayılmayacak kadar değişik özellikler bulurlar kasabalarında. Bir kasabada günlerce kalırsınız. Belediye parkında oturmaktan, derenin kenarındaki gazinoda gazoz içmekten, hükümet meydanındaki çok katlı iki üç binayı görmekten içinize sıkıntı çöker. Tozlu yollardan geçen
Sayfa 574 - İletişimKitabı okudu
Bir gün herkes kitap okuyacak! İşte, o kadar!
Sayfa 239 - Ephesus YayınlarıKitabı okudu
Reklam
'...herkes kendi hayatını çok okuyacak. Rabbimiz bu gerçeği şöyle ifade ediyor: 'Kitabını oku, o gün hesap görücü olarak sana nefsin yeter.' ( İsra/14) Herkesin amellerinin yazıldığı bir kitabı vardır. Ahiret günü o kitaptan sorguya çekilecek. İşte bu yüzden ' kitabını oku' demek ' Hayatını ve amellerini gözden geçir' anlamına geliyor.
Rahmet okutmak :D
*** HIRSIZIN BİRİ GÜN GELİP, ihtiyarlamış ve nihayet Chastalanıp yatağa düşmüş. Öleceğini anladığından, Allah'a yalvarmağa başlamış: “Allah'ım, öleceğime gam çekmiyorum. Fakat ömrüm boyunca hırsızlıkla geçindim. Şunun bunun canını yaktım. Ben bu kadar günah ile senin huzuruna ne yüzle çıkacağım? Hesap vermeye nasıl geleceğim?Dünyada herkes benim arkamdan lânet okuyacak, sen beni affet Allah'ım..." diye yalvarıyormuş. Hırsızın, delikanlı bir oğlu varmış. Babasının yatağının baş ucunda bu yakarışı dinlemiş ve babasını teselli etmiş: "Baba, sen hiç merak etme. Ben seni her gün rahmetle andıracağım. Yüreğin rahat olsun..." Birkaç gün sonra babası ölmüş. Evin geçim yükü oğlunun omuzlarına yüklenmiş. Haylaz oğlan başlamış babasının mesleğini devam ettirmeye... Fakat öyle merhametsizce ve öyle gaddarca ev soyarmış ki, girdiği evde iğneden ipliğe ne varsa hepsini siler süpürür, torbasına doldururmuş. Eşyası dibinden süpürülmüş olan ev sahipleri, sabahleyin uyandıkları zaman, tamtakır kalan evde, ele alacak bir bardak bile bulamayınca, ne yapacaklarını bilemezlermiş. Şehirde herkes bu yeni hırsızdan yaka silker birbirlerine dert yanarken: kan "Yahu, babası da hırsızdı ama, yine Allah rahmet eylesin insaflı adamdı. İhtiyacı kadar bir şeyler alıp çıkardı. Lâkin bu mel'un oğlan, girdiği evi kökünden kurutuyor..." derlermiş.
40 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.