"Salome, Herodiasin kızı, benim icin dans et...ne istersen vereceğim diye yalvarır " kral Herod üvey kızına......Köleler yedi tülden duvağını getirir .........ve Salome o muhtesem yedi tül dansını yapar..........Sonunda dansettigi kanın üstünde çırılçıplak kalır. İffetini tüllerle birlikte kaybeder..Kral buyulenir, ne istediğini sorar:Salome sevdiği adamın başını ister.Cunku duyduğu aşk acısını..........alması gereken intikam vardır......... O halde aşık kadın O dudakları kesik başta bile olsa öpecektir,öper de..
Salome: ah! Sen ağzından öpmeme izin vermedin Yahya.Simdi onu öpeceğim. Onu olgun meyveyi ısırır gibi ısıracağım dişlerimle. Evet ağzını öpeceğim...Beni istemedin,Yahya .Beni reddettin...Şehvet düşkünü bir kadın, bir fahişe gibi davrandın bana karşı, bana yani Salome'ye, Herodias'in kızına, Judea'nin prensesine! İşte Yahya, ben hâlâ yaşıyorum ama sen ölüsün ve başın bana ait...
Gustave Flaubert dünya edebiyatının en önce gelen romancılarından biridir. Yazar yazdığı romanlarda içerik ve biçim dışında aynı zamanda yazma sürecine verdiği önem ve emekle de oldukça öne çıkan biri olmaktadır. Bu yüzden de yazın tutkunlarının gözünde kendisi "söylen-romancı" niteliği kazanmıştır. Kendisi de bu konu ile ilgili 1857 yılında
Bir mektubunda yazmış olduğu "Benim öylesine düz, öylesine durgun zavallı yaşamımda her tümce birer serüvendir." der Gustave Flaubert... Edebiyata hayatının en büyük serüveni için atılmıştır. Özellikle romanlarında güçlü bir hazırlık, sağlam bir arka plan ve mükemmeliyetçilik görürüz. Bence aynı özveri, hikayeleri için de geçerli...