Tanrı biz kullarindan ne istiyor ? Tanrı'nin istediği iyilik mi yoksa iyiliği seçebilme şansına sahip olabilmek mi? Kötülüğü seçen biri gerçekte iyiliğe zorlanan birinden daha mi geçerli Tanri'nin gözünde?
Kutsal sözlerin şiarını diktim bu dünyaya.
Palmiye ağacı çoktan kuruduğunda,
kaya paralanıp dağıldığında,
parlak hükümdarlar çoktan
çürük yaprak gibi toz olduğunda:
Taşır her günah selinden Nuh'un bin gemisi
benim sözümü:
Var olacaktır!
Şu senin vatanseverlere bir bak: Yürümüyorlar; marş marş gidiyorlar. Düşmandan nefret etmiyorlar; her on yılda bir değiştirdikleri can düşmanları var; can düşmanını dost, can dost ve can dostunu tekrar can düşmanı yapıyorlar. Şarki söylemiyorlar; marş böğürüyorlar.
Geçen sene bana bir hikayeden söz etmiştin. Borges'in miydi neydi? Hani hükümdarın biri varmış, bire bir ölçekte kendi şehrinin haritasını yaptırmaya kalkmış. Her ayrıntının sokuşturulduğu hantal bir harita. Harita oluşmaya başlayınca hakikat simülasyonla kaplanmış. Sen işte böyle bir harita çiziyorsun. Her gün bire bir ölçeği çıkarıyorsun aramızdaki şeyin. Iyi halt ediyorsun. Ancak bir hükümdar kalkışır böyle işe. Bu abuk sabuk kudreti kimden aldıysan, hemen git geri ver.
Gökbilimci size uzayı nasıl kavradiğindan söz edebilir,ama kendi kavrayışını size aktaramaz. Müzisyen size bütün uzaydaki ritmin şarkısını söyleyebilir, fakat size ritmi yakalayan kulağı ve yankılayan sesi veremez.
Ey bunalmış zaman.çiçeksiz kapı.
Ey iğde kokulu ana rahmi
Sen açtın can evimi,sen kapadın
Kalbimde kaderinin mührü
Ağzım gökyüzü
Gittim ve geldim, söyledim ve sustum
Dünya bir gölgelikmiş
Doğan ve batan günden öğrendim...
Sevgilim
Önce ölümden, sonra senden doğdum ben.
Sevgilim,
yetimim benim,
aylar nasıl geçiyor zaman hiç geçmezken
kapılar kapalı, dünya buzlu cam
uyuşmuş gözlerimin önünde
hayat akıp gidiyor hiç kımıldamadan
Şimdi ay usul, yıldızlar eski
Hatıralar gökyüzü gibi gitmiyor üstümüzden
Geçen geçti,
Geceyi söndür kalbim
Geceler de gençlik gibi eskidendi
Şimdi uykusuzluk vakti.
Git…git ona doğru, umurumda değil
Sen güneşsin…o yeryüzü…ben gökyüzü
Onun üzerine doğ, çünkü ben konmuşum
Naz ile yıldızların omuzuna
Beni perdelerin arkasına çeken sen
Nasıl anlamadın sırlarımı?
Bedeninden vazgeçtim senin, çünkü dünyada
Benim isteğimin amacı bir ten değildi
Koştuysam sana doğru böyle
Aşka aşığım, senin visâline değil
Işıksız gecelerimin karanlığında
Senin hayalinden daha güzeldir aşkın hayali
Onun yanında oturduğun şu an
Sen, şarap ve ona kavuşma devleti!
Gitti geçmiş ve eskidi o efsane
Bir senin bedenin ve bir de onun yok olmayan aşkı kaldı.