Unutmak diye bir şey var. Unutmak diye bir şey yok. Unutmak diye birşey var ya da yok. Bir yerden sonra anlamını yitiriyor. Kendi kendime ayna oldum gördüklerime tahammül edecek gücü bulamayınca da paramparça ettim. Söylemek kadar kolay olmadı. Hiç kolay olmadı. Kendi sırrını parçalamak.
Türk olarak yoğun bir utanç duyduğum başka bir gün , kanlı pazar diye bilinen 16 Şubat 1969 günüydü.. O gün solcu gençler Amerikan 6.filosunun İstanbul'a gelmesini ptotesto etmek Beyazıt'ta toplandıktan sonra Taksim'e doğru yürüyüşe geçtiler ..orada yollarını kesen yobazların sopalı bıçaklı saldırısına uğradılar ..Gençlerin ne
Reklam
" Boş istiridye kabukları ve kuru yosunlar adına !" diye homurdandı Koca Fok. " Dünyada beyaz fok diye birşey hiç olmadı."
Sayfa 88 - Kapra YayıncılıkKitabı okudu
"Yeter ki Onursuz olmasın aşk" ...
"Ozan Açık Hava Sineması"nın önündeki kaldırımda toplanmışlardı. Meral hafifçe Musta'nın kulağına eğilerek: -"Bir dakika bakar mısın, sana birşey söyleyeceğim", de­di. Sonra hızlı adımlarla karşı kaldırıma geçip, bir metre ka­dar yükseklikteki bahçe duvarına yaslanıp, durdu. Halinde bir huzursuzluk seziliyordu. Aniden bir şey yapmaya veya bir şey söylemeye karar vermiş gibiydi. Durup dururken böyle hareket etmezdi hiç Meral... Musta, buna bir anlam veremediği için, akşam nereye gi­deceklerini kararlaştırmak üzere toplanmış oldukları grubu bırakıp, onu fazla bekletmemeyi tercih etti. Karşıya geçince­ye kadar da, belki aklından hızlıca bir şeyler geçti ama, hiç biri soruya cevap olmadı. Yanına varınca, şöyle bir gruba göz attı. Herkes kendi ale­mindeydi. Meral'e döndü: -"Ne var?" Meral, bir şey söyleyecek ama karar veremiyormuş gibi duruyor, yere bakıyordu. Hafifçe yanakları kızarmıştı. Musta bunu farketti. Bir şey olacaktı ama, bunun ne oldu­ğunu da pek tahmin edemiyordu. Parmaklarının ucunda yumuşak bir şeyin dokunduğunu hissetti. Bu Meral'in parmak­larıydı. Daha, "ne oluyor?" diye düşünmeye fırsat kalmadan, Me­ral birdenbire: -"Ben seni çok seviyorum, biliyor musun?" dedi. " ..... ?!" Musta her şeyi bekliyordu da, bunu hiç beklemiyordu... Gözünün önünden bir morluk, bir yeşillik, sonra da bir alâim-i sema (gökkuşağı) ve bir El Niño geçti. ("El Ninyo" okunur. Güney Amerika' da bir tayfuna verilen ad)
Sayfa 61 - 1.Basım - Ağustos 2006 son kısımdaki fırtına kısmını özellikle sevdim :)
Söylediler yandım kul oldum:(
Yorgun ve mutsuzum çaresiz ve hissizim alıp başımı gidesim var ama yapacak gücüm yok küçük bir umut arıyorum ama bulamıyorum öyle yoruldum ki cabalamak bile istemiyorum iyi düşünsem olmuyor kötü düşünsem kendime yakışmıyor ne yapicagimi bilmiyorum ağlamak istiyorum ama sesli göz yaşlarımi saklamadan sessizce değil haykıra haykira bağırarak bırakıp
Sayfa 1
Mumsöndü
çalınmamış kapıları biz çaldık korkusuzca hep kötü bakışlı insanlardı karşımıza çıkan ama hiç korkmadık kötülüklerinden ne var ki nasılsa yaşamıyorduk açlığa inat
Reklam
68 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.