“Günün aydın, akşamın iyi olsun” diyen biri olmalı. Bir telefon çalmalı ara sıra da olsa kulağımda. Yoksa, zor değil, hiç zor değil, Demli çayı bardakta karıştırıp, Bir başına yudumlamak doyasıya. Ama; “Çaya kaç şeker alırsın?” Diye soran bir ses olmalı ya ara sıra… Demiş..
Can Yücel
Can Yücel
abimiz.
karanlik sabah
bir sabah gogsumde bir agriyla uyanmistim evet bu yoklugun varligiydi... simdi ben kendimden gitsemde yoklugun benimle onceleri kabullenemedim bittigini ..gece uyurken aklimda ve sabah uyaninca kalbimde oluyor gidisin neydi bizi bitiren ??? neydi butun yeminleri ve hayalleri tek seferde maziye gomen ??? acaba yeterince savasmis miydik ??? gitmiyorum seninle gittigimiz yerlere ve icmiyorum annemin bile yaptigi cayi ...caya gulusunu katmayinca zehir zikkim olur be sevgili kucucuk dunyama girip okyanuslar biraktin ardinda simdi bana mutluluklar dileme ! ben seni beklemeyi birakali cok oldu ... ben artik yokluguna sarilip gidisinle uyaniyorum kabullenmek lazim derdin ya hani bak kabullendim asla eskisi gibi olmayacagimizi kabullendim gidisini ve hic sevmemis olmani belki de bir sokagin kesisen kosesinde tekrar kesisir bakislarimiz gittigimiz mekanda goz goze gelir guluslerimiz ... ama eskisi gibi olmazzz hislerimizz .. cok sonradan anladim kalbi olmayan insandan sevgi beklemek tasa tohum ekmek gibiymis✏
Reklam
280 syf.
·
Puan vermedi
Mutfakta bitki çayı hazırlamakta olan birinin, yaşlı kadın komşusunun isteği üzerine tüm gece "yaşlı adamı" arama macerasını okuyoruz romanda. Tanıştığı karakterlerle daha önce hiç görmediği yaşlı adama dair bilgiler edinirken bir yandan kendi yaşamına dair de sorgulamalarını görüyoruz. Kitabı okurken ana karakter(yaşlı adamı arayan kişi) üzerine hissettiğim duygu yaşlı adam üzerinden kendi yaşamının da anlamını, yaşanmışlıklarını, eksikliklerini arıyormuş duygusu oldu. Kitabın son sayfasını okuyunca kitabın başlangıcını bilmeme rağmen "Acaba yaşlı adam bir metafor mu?" diye de düşündüm. Gece yaşadığı olaylar üzerinde acaba bunu gerçekten yaşadım mı, onu gerçekten gördüm mü gibi sorgulamaları beni hikayenin en başına döndürdü. "Acaba evine gerçekten yaşlı komşusu gelip eşini araması için yardım istedi mi?" diye de düşündüm. Içerisinde de Mabet ağacı olsun, tavus kuşu olsun bu gibi varlıkların bir anlamı olduğunu da düşündüm. Yani kitap adamın arayışı, yolculuğu, yaşadıkları, öğrendikleri, karşılaştıkları üzerinden hep bir ikinci anlama yönlendiriyor gibi. "Bu olay, varlık kesinlikle bunu ifade ediyor" diyemiyorum. Herkes kendinde ne varsa ya da neye ihtiyacı varsa o sonucu çıkaracaktır okurken. Güzel, sıcak, akıcı bir okuma oldu. Okuyacak olanlara şimdiden iyi okumalar.
Ve Ateş Bizi Tüketiyor
Ve Ateş Bizi TüketiyorMurat Gülsoy · Can Yayınları · 2019461 okunma
214 syf.
9/10 puan verdi
1932 yılında yayımlanmasının ardından Reşat Nuri Güntekin tarafından Yakup Kadri'nin büyük haileci (tragedya yazarı) olarak tanımlanmasını sağlayan eser; Yaban. Birçoğumuz II. Dünya Savaşı'nda Hitler'in zulmüne uğrayan kişilerin neler yaşadığını izledik, okuduk. Fakat ya I. Dünya Savaşı sırasında ülkemizde herhangi bir köyde yaşananları ne kadar
Yaban
YabanYakup Kadri Karaosmanoğlu · İletişim Yayınları · 202144,8bin okunma
Zehra
Demir kapıyı açıp karanlık avludan içeriye girdi. Avlu soğuktu. Biraz yürüdükten sonra geniş tahta merdivenin önüne geldi. Kapancanın boşluklarından beliren ışık, evdekilerin uyumadığını gösteriyordu. Kirli fistanın içine üşüyen ellerini koyarak beklemeye başladı. Iki saat kadar bekledikten sonra kapancanın üzerindeki ışık süzmeleri çoğaldı.
Yoksun ya! Çok şey değişti bende; Giden her trenin ardından el sallıyor, Olmadık zamanlarda ağlıyorum... Çayı şekersiz içiyor, Sigarayı hiç bırakmıyorum... Yemekleri zamansız, İlaçlarımı hiç almıyorum... En garibi de ne biliyor musun? Hiç sevmediğim şarkılar dinliyor, Sakallarımı intizamsız uzatıyorum. Şiirlerime yine hep seni yazıyorum... Merak edersen iyiyim işte! Kavuşamayacak kadar sana, Düşmeyecek kadar tutunuyorum hayata...! L.D
Reklam
1.000 öğeden 981 ile 990 arasındakiler gösteriliyor.