Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Dize
taşırdı yaz kuşları kaygısız solukların kabuğunu teninde vebadan kırılmış boş kentlerinde diz dize oturuyor bakışlarımız son kuşların son yaprağa usulca değip geçerken anlattığı giz bir hüzünde konaklamı gibiyiz diz boyu bozgunlardan çıkınca sen ey bakışların yolgeçen hanı çılgınlığa yazla gelen ilk konuk adlarına deniz vuran soyluluk dize gelir önünde güllerin en yabanı
... sedef kutularda saklıdır adım bilinecek elbet bir gün yeniden: çocukken hâşim'in şiirlerinden yoğun menekşeler çalardım
Reklam
DALGIÇ
iş edindim gözlerimin dalgıcı geçiyorken ağır aksak seslerden ne yapıyor diye baktım bir acı gül gibi geciyor o bölgelerden hiç bir şeyi seviyor ki bakıyor çiçekleri göz yerine koyup bakıyor ağaçların sözlüğünde yaprağın diyor anlamı başka elbette kim yaptı kiliseyi denirse duvarcı isa'yı herkes biliyor bin yldır gece gündüz geliyor bakıyor ki göz dediği kilise tanır adamları daha görmeden şimdi artık gökyüzüne dadandı diyor ki bir sönmüş yıldızlar kaldı göz diye bizden öncekilerden
Sülün
seninle kim sıkıntılar sülünü alır gider göğe vuran dumanı? el değmemiş kumaşların hayvanı bunca yıllık bakışların ürünü ağustos bir savaştı, krallık babadan oğula kalan bir ölüm eski kutsal kitaplardan bir bölüm deniz diye gösterilen karanlık savurmada şimdi sülün bir göğü gece ağaçları tutup yaz sonu en güzel gözlerinin balkonu her şiirde bir gülün büyütüldüğü
ey eski başaklardan devşirilen buğdaylar
Saatçi
en çok yanılgısı başkaydı benden bir suya çalardı saati gümüş köstekli bir akşam vakti karardı solukları göğü görmeden kraldı yaz dönüşü sürgünden bir ceza ülkesinde davulcu geceleri ipe bağlı bir suçu asardı kimseleri ele vereden durmadan bir çocuk akıp gidiyor sevmezken kendinde olanın ağır kokuları ölü eşyanın kaplardı kokuları eve girmeden adını bildiği saat değil bu kuş seslerinden çin laleri çarmıha gerilmiş çan kuleleri düzeltir saatini vakti bilmeden
Reklam
Divan Edebiyatı Beyanındadır
kuş sananlar yanıldılar bir bakıştır dedi kimi belki de bir bakış kuşu kimseler bilmiyor hâlâ güzelliği yaz iklîmî çiçek boyunca susuşu uçardı azala azala kaldı eski gazellerde uçarı gözlere talimli usulca yaklaşır sevmeye kuş dediğinde neresi bakışları gül resimli bir şuara tezkiresi yazılar azala azala hilmi anladı gizini giderdi hep hava üzre bakış mülkünce osmanlı ıssızlığı bir elinde öbür elinde divânı geçmiş bir gül saatinde okunur azala azala
Samle Çağla yazdı... MEHMET BİNBOĞA’NIN, “ŞİİRKENT'İN NARÇİÇEĞİ” ADLI ROMANI HAKKINDA BİR İNCELEME DENEMESİ...Samle Çağla Mehmet Binboğa'nın geçen yıl birinci cildi yayımlanan "Efelya" seri romanının ikinci cildi, "Şiirkent'in Narçiçeği" adıyla İzan Yayınlarından çıktı. Kitabın kapak dizaynı, Efelya'da
Hüzün ki en ziyade yakışandır bize. "Hilmi Yavuz"
şimdi nedense her şeyde ansızın dağılan kelebek tadı
Reklam
hüzün ki en çok yakışandır bize belki de en çok anladığımız
ey can hüması, bize bu ruzigardan bir sayfa okur musun? sen umuda bak ve onu güzel eyle
kapanmış bir yarayı andıran gülüş benim sanki ben şimdi ne değilsem
sedef kutularda saklıdır adım bilinecek elbet bir gün yeniden: Çocukken haşim'in şiirlerinden yoğun menekşeler çalardım
yalnızlık bir tarihtir ikimiz dururuz odalarda bir giysi gibi en kalın soluklarla çekiyor ipi kimbilir kimlere kalmışlığımız
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.