taşırdı yaz kuşları kaygısız
solukların kabuğunu teninde
vebadan kırılmış boş kentlerinde
diz dize oturuyor bakışlarımız
son kuşların son yaprağa usulca
değip geçerken anlattığı giz
bir hüzünde konaklamı gibiyiz
diz boyu bozgunlardan çıkınca
sen ey bakışların yolgeçen hanı
çılgınlığa yazla gelen ilk konuk
adlarına deniz vuran soyluluk
dize gelir önünde güllerin en yabanı
iş edindim gözlerimin dalgıcı
geçiyorken ağır aksak seslerden
ne yapıyor diye baktım bir acı
gül gibi geciyor o bölgelerden
hiç bir şeyi seviyor ki bakıyor
çiçekleri göz yerine koyup bakıyor
ağaçların sözlüğünde yaprağın
diyor anlamı başka elbette
kim yaptı kiliseyi denirse
duvarcı isa'yı herkes biliyor
bin yldır gece gündüz geliyor
bakıyor ki göz dediği kilise
tanır adamları daha görmeden
şimdi artık gökyüzüne dadandı
diyor ki bir sönmüş yıldızlar kaldı
göz diye bizden öncekilerden
seninle kim sıkıntılar sülünü
alır gider göğe vuran dumanı?
el değmemiş kumaşların hayvanı
bunca yıllık bakışların ürünü
ağustos bir savaştı, krallık
babadan oğula kalan bir ölüm
eski kutsal kitaplardan bir bölüm
deniz diye gösterilen karanlık
savurmada şimdi sülün bir göğü
gece ağaçları tutup yaz sonu
en güzel gözlerinin balkonu
her şiirde bir gülün büyütüldüğü
en çok yanılgısı başkaydı benden
bir suya çalardı saati
gümüş köstekli bir akşam vakti
karardı solukları göğü görmeden
kraldı yaz dönüşü sürgünden
bir ceza ülkesinde davulcu
geceleri ipe bağlı bir suçu
asardı kimseleri ele vereden
durmadan bir çocuk akıp gidiyor
sevmezken kendinde olanın
ağır kokuları ölü eşyanın
kaplardı kokuları eve girmeden
adını bildiği saat değil bu
kuş seslerinden çin laleri
çarmıha gerilmiş çan kuleleri
düzeltir saatini vakti bilmeden
kuş sananlar yanıldılar
bir bakıştır dedi kimi
belki de bir bakış kuşu
kimseler bilmiyor hâlâ
güzelliği yaz iklîmî
çiçek boyunca susuşu
uçardı azala azala
kaldı eski gazellerde
uçarı gözlere talimli
usulca yaklaşır sevmeye
kuş dediğinde neresi
bakışları gül resimli
bir şuara tezkiresi
yazılar azala azala
hilmi anladı gizini
giderdi hep hava üzre
bakış mülkünce osmanlı
ıssızlığı bir elinde
öbür elinde divânı
geçmiş bir gül saatinde
okunur azala azala
Samle Çağla yazdı...
MEHMET BİNBOĞA’NIN, “ŞİİRKENT'İN NARÇİÇEĞİ” ADLI ROMANI HAKKINDA BİR İNCELEME DENEMESİ...Samle Çağla
Mehmet Binboğa'nın geçen yıl birinci cildi yayımlanan "Efelya" seri romanının ikinci cildi, "Şiirkent'in Narçiçeği" adıyla İzan Yayınlarından çıktı. Kitabın kapak dizaynı, Efelya'da