Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.7
Apartheid, Güney Afrika Cumhuriyeti'nde, 1948-1994 yılları arasında iktidarda bulunan Ulusal Parti hükümeti tarafından uygulanan, ırkçı ve ayrımcı bir politikadır, projedir.Beyaz ırk devletin tüm kontrol mekanizmasına ele geçirip , beyaz ırkın çıkarlarını, siyah ırktan üstün tutmuştur, bu dönemde.
Beyazların dışındaki Afrika halklarını
UYARI: İnceleme serinin ilk iki kitabı (Locke Lamora'nın Yalanları ve Kızıl Gökler Altında Kızıl Denizler) hakkında tatkaçıran içermektedir.
Hırsızlar Cumhuriyeti bütünüyle hayâl kırıklığı olmasa da tümüyle beklentimin altında kaldı.
Bu tip fantastik serilerde artan bir tempo aramasam da epiklik ararım. Kitap sakin geçebilir, sorun değil.
Centilmen Piç serisinin üçüncü kitabı olan Hırsızlar Cumhuriyeti ' ni bitirdim . Ve yine üzerine konuşmak istediğim bir sürü nokta var . Ama ilk önce kitabın konusundan bahsetmek istiyorum .
Önceki kitapta olan olaylardan ötürü Locke ' un kanında çaresi olmayan bir zehir bulunmaktadır . Ve durumu her geçen gün kötüye gitmektedir . Tam o
Spoiler içerir!!
Centilmen Piçler serisinin 3. kitabı Hırsızlar Cumhuriyeti aslında beni bu kadar şaşırtmasını ve kızdırmasını beklemediğim bir kitaptı çünkü ilk kitapta bir hayli yükselen beklentilerim ikinci kitapta düşmüştü ve sırf Locke ve Jean karakterini merak ettiğim için seriyi tamamlamak istemiştim.
Merağımı canlı tutan bir diğer etkende Locke
"yobazların tuttuğu yol belliydi,sinsi sinsi çalışarak önce eğitimi, çocuğu ele geçirecek, sonra da beyinlerini uyutarak yetiştirip devlet dairelerine yerleştirdiği bu gelecek kuşak sayesinde Cumhuriyeti yeyip bitirecekti.Yoksul kafalar çoğaldıkça yoksullukta çoğalacak, çoğunluk bu hırsızlar eşkiyalar azinliginca soyulacak somurulecektir."... İnsanın inanma ihtiyacı varoluşundan beri suregelmistir.Dini kurumlar,tarikatlar ozellikle egitimsiz,yoksul halk kitlesi üzerinde etkili olmakla birlikte,ekonomik seviyesi yüksek ve eğitimli üst sınıfında çıkarlarına hizmet ederek onlar üzerinde de etkinligini korumaktadır...Eserde pedofili cinayeti sonucunda dini kurumlar ile laik egitim karşı karşıya gelmiştir.Laik eğitimi bilimi savunan az sayıda insanın gerçeğe ulaşma çabasını okuyoruz.Asıl vurgulanmak istenen düşünce, tüm dini hurafelerden sıyrılmış aklı, mantığı,bilimi,laikligi temel alan bir egitim anlayışının oluşturulması gerekliliğidir....kesinlikle tavsiye ederim.mutlaka okuyu..
Serinin ilk kitabı Locke Lamora'nın Yalanları'nı okuduktan sonra kurgunun sıralanışıyla ilgili sıkıntı olduğunu düşünmüştüm. Bana göre sıralama hikayenin akışını ve etkileyiciliğini azaltmıştı. Hırsızlar Cumhuriyeti'ni okuyunca serinin bütününde bu sıralanış hatasının var olduğu fikrine vardım.
Bir önceki kitapta yetişkin,
Locke ile Jean Tal Verrar’dan kurtuldular ancak Locke’nin vücudunda bir zehir dolaşmakta ve onu ölüme götürmekte.Jean, arkadaşını kurtarmak için ne kadar doktor veya şifacı varsa hepsini deniyor ancak yine de o zehirin panzehirini yapacak birini bulamıyor.Tam Locke bu sefer gerçekten ölüyor sanırım diye düşünürken karşılarına hiç hazzetmedikleri Bağlıbüyücülerden biri olan Sabır çıkıyor ve Locke ile Jean’a bir teklifte bulunuyor.
Zehiri Locke’nin vücudundan çıkaracak ama karşılığında, büyücüler şehri olan Karthain’de yapılacak seçimlerde kazanmalarını sağlamaları gerekiyor.Karşılarında bir de rakipleri olacak, bu rakip ise onlarla aynı amacı güden ve Locke’nin ilk ve son aşkı olan Sabetha’dır.Bir yandan aşk, bir yandan iş, bir yandan bağlıbüyücülerin planları ve sırları derken yine mükemmel bir maceraya atılıyoruz.
İlk iki kitapta Sabetha diye birinden haberdardık ama hiç tanıyamamıştık, bu kitapta ise sonunda tanışabildik.Hem nasıl tanıştıkları ve aynı çeteye dahil olup Zincir için çalıştıkları zamanları hem de yıllar sonra Karthain’de ki bu iş için bir araya gelip tekrardan karşılaştıkları ve eski zamanları tekrardan hem yaşayıp hem de yaşatmalarını okuduk ve inanılmaz bir sonla bitti.Bir an önce dördüncü kitabın gelmesi lazım artık.Her kitap ayrı maceralı ve güzeldi.Bu seriyi sonunda okuduğum ve okumaya devam edeceğim için mutluyum açıkçası.Okumayan varsa derhal alıp okumalı ve Locke Lamora ile tanışmalı, pişman olmayacağınızı garanti ederim.
Hikayenin şimdilik sonuna geldik. Emberlain 'in Belası Türkçe'ye çevrilene kadar hikayemiz bekleyecek. Yorumu da kitabın dili gibi biraz argolu margolu yapmak istedim. Bu serinin en güzel taraflarından biri de geniş küfür yelpazesi zaten.
İkinci kitaptan sonra" Sabetha nerede?" demiştim. Demez olaydım Sabetha'ya doyurdular bizi. Fakat kitap aşk romanına evrildi pek çok yerinde. Umutsuz aşık halleri Locke'u çok aciz göstermiş. Sevmedim, sevemedim. Karakter gelişimiyle çok tezat oluşturan bir durumdu zira. Sabehta resmen abla pozları kesiyor sanki aralarında bir değil on yaş varmış gibi. Abartıydı. Bir yıldız buradan düşüyoruz.
Jean bu kitapta epey geri plana atılmıştı. Jean severleri üzebilir bu durum. Beni çok rahatsız etmedi. Kendisinin hastası değilim ama güzel çocuktur özünde.
Çok saçma bir sürecin içine sokulan karakterlerimiz, ne yapmaya çalıştıklarını tam anlamadığım havada bir maceranın içinde savrulup duruyorlar. Karthain kısımları cidden bir sürü mantık hatasıyla dolu. Seçim meçim sizin neyinize, ne alaka kardeşim ya? Adamların kendileri umursamıyor ki siz umursayasınız. Motivasyonları tam olarak neydi anlamadım. Bu Sabır demedi mi kazansan da kaybetsen de canını bağışlayacağım salacağım gidin diye. Ya ben lan neyse bir şey demiyorum.
Aklımı oynattıracak bir sürpriz yoktu bu kitapta. Diğer ikisini bu açıdan çok sevmiştim. Tempo baya düşmüş ama yine de şunu söylemezsem olmaz;
Şahinci!!11!!??1! Şimdi anamızı laciverde boyadı işte.
Locke Lamora benim edebiyat dünyasındaki en sevdiğim karakterlerden biri. O yüzden onu her okuduğum sayfada daha çok seviyorum. Ama Hırsızlar Cumhuriyeti'ni okurken Locke'a katlanamayacak hale geldiğim bile oldu. O aklını muazzam bir şekilde kullanan Locke gitti saf salak bir oğlan geldi yerine sanki. Evet, yazar Sabetha'ya olan