Merhabâ hoş geldin ey rûh-i revânım merhabâ
Ey şeker-leb yâr-ı şirîn lâ-mekânım merhabâ.
Çün lebin câm-ı Cem oldu nefha-i Rühu'l-Kudüs
Ey cemilim ey cemâlim bahr u kânım merhabâ.
Gönlüme hîç senden özge nesne lâyık görmedim
Sûretim aklım ukûlüm cism ü cânım merhabâ.
Ey melek sûretli dil-ber cân fedâdır yoluna
Çün dedin lahmike lahmi kana kanım merhabâ.
Geldi yârım nâs ile sordu Nesîmî neçesin
Merhabâ hoş geldin ey rûh-i revânım merhabâ...
“Evet o benim, aşkınla çıldırıp Leylâ adını bütün dünyaya duyuran Mecnûn. Benim o, ben Kays... Hani okula gitmiştik birlikte de, hani birbirimizi okumuştuk kitap diye. Hani mektuplarını bulutlar, kokunu seher yelleriyle göndermiştin bir zamanlar bana. Hani senin uğruna savaşlar çıkmış, benim olmanı isteyen Nevfel ile senin olmayı isteyen îbn Selam'ın bahadır yiğitleri kanlarını akıtmışlardı kızgın kumlara. Hani en sonunda hiç kimsenin olmadığı bir yerde, üzerinde kefen ile randevu vermiştin bana da, daha bedenin soğumadan gelip yetişmiştim yanına. Hani adımıza âşıklar yemin eder olmuşlardı. İşte o benim, Kays, senin mecnûnun, uğrunda çıldıran Kays! Yokluğunda geçen asırlar boyunca,
Ger ben ben isem nesin sen ey yâr”
“Versen sen isen neyim ben-izâr
deyip içimde yaşattım seni. Biliyordum, benim için yaşayacağını, benim için yaşatılacağını ve bir gün bana geleceğini biliyordum. Hoş geldin gözümün nuru, hoş geldin sevincim, ilkbaharım!.. Aşkım, ruhum ve gözyaşım, hoş geldin!..”
Merhaba, hoş geldin, ey ruh-i revanım, merhaba!
Ey şekerleb yar-i şirin, lâmekânım, merhaba!
Çün lebin câm-ı Cem oldı nefha-i Rûhü’l-Kudüs
Ey cemîlim ey cemâlim bahr ü kânım merhabâ
"Kalbime hoş geldin," diyorum aşkla ve ona içten bir şekilde gülümsüyorum.
...
"Hoş buldum sevgilim," diyor aşk dolu sesiyle.
O an anlıyorum ki, kalbim bundan sonra bu kadının ellerinde atacak.
Evet o benim, aşkınla çıldırıp Leylâ adını bütün dünyaya duyuran Mecnûn. Benim o, ben Kays... Hani okula gitmiştik birlikte de, hani birbirimizi okumuştuk kitap diye. Hani mektuplarını bulutlar, kokunu seher yelleriyle göndermiştin bir zamanlar bana. Hani senin uğruna savaşlar çıkmış, benim olmanı isteyen Nevfel ile senin olmayı isteyen İbn Selam'ın bahadır yiğitleri kanlarını akıtmışlardı kızgın kumlara. Hani en sonunda hiç kimsenin olmadığı bir yerde, üzerinde kefen ile randevu vermiştin bana da, daha bedenin soğumadan gelip yetişmiştim yanına. Hani adımıza âşıklar yemin eder olmuşlardı. İşte o benim, Kays, senin mecnûnun, uğrunda çıldıran Kays! Yokluğunda geçen asırlar boyunca;
"Ger ben ben isem nesin sen ey yâr
Versen sen isen neyim ben-izâr"
deyip içimde yaşattım seni. Biliyordum, benim için yaşayacağını, benim için yaşatılacağını ve bir gün bana geleceğini biliyordum. Hoş geldin gözümün nuru, hoş geldin sevincim, ilkbaharım! Aşkım, ruhum ve gözyaşım, hoş geldin!
Raymalı-aga kendi zamanında çok tanınmış bir cırav (yırcı), bir ozan idi. Daha küçük yaşta ün kazanmıştı. Tanrı vergisi bir yetenek ve kişiliğinin üç güzel özelliği sayesinde bozkırın en ünlü yırcısı, âşık ozanı olmuştu: Güftesini kendi yazar, bestesini kendi yapar ve güzel sesiyle bunları hem çalar, hem söylerdi. Dinleyenler ona hayran
Hani adımıza âşıklar yemin eder olmuşlardı. İşte o benim, Kays, senin mecnûnun, uğrunda çıldıran Kays! Yokluğunda geçen asırlar boyunca,
Ger ben ben isem nesin sen ey yâr”
“Versen sen isen neyim ben-izâr
deyip içimde yaşattım seni. Biliyordum, benim için yaşayacağını, benim için yaşatılacağını ve bir gün bana geleceğini biliyordum. Hoş geldin gözümün nuru, hoş geldin sevincim, ilkbaharım!.. Aşkım, ruhum ve gözyaşım, hoş geldin!..”
İskender Pala
Sokrates`in Son Öğrencisi
Ben Ali, Çoban Ali. Ağrı`nın köyünde, dağlara karşı Sokrates`in Savunması`nı okuyorum ve bazı geceler, rüyamda, Sokrates`i yalınayakla, yoksul halkın arasına karışarak, onlara “biz kimiz?” diye sorup, erdemi ve bilgeliği anlatmasına tanık oluyorum. Uyandığımda, benden büyük altı kardeşime ve anneme babama diyorum ki,
Sokrates`in Son Öğrencisi
Ben Ali, Çoban Ali. Ağrı`nın köyünde, dağlara karşı Sokrates`in Savunması`nı okuyorum ve bazı geceler, rüyamda, Sokrates`i yalınayakla, yoksul halkın arasına karışarak, onlara “biz kimiz?” diye sorup, erdemi ve bilgeliği anlatmasına tanık oluyorum. Uyandığımda, benden büyük altı kardeşime ve anneme babama diyorum ki,