Rize'de de şapka direnişi çok masum isteklerle başlamış ve isyanla devlete başkaldırma ile asla ilgisi olmamasına rağmen muhaliflere ve özellikle de halka gözdağı vermek için 'irtica' adı altında kıyım başlatılmıştır. Nitekim Rize Ulu Cami İmamı Şaban Hoca, namazdan sonra etrafında toplanan kalabalığa;
"Biz hükümetten akaid-i
David Hume da Din Üstüne adlı eserinin en önemli karakteri Philo'ya şunları söyletmiştir:"Benim yüzüme dilediğiniz kadar septik ve alaycı diyebilirsiniz. Fakat bize çok daha bildik konuda insan aklının eksikliklerini, hatta çelişkilerini gördükten sonra böylesine yüksek ve bizim gözlem alanımızdan böylesine uzak bir konuda onun zayıf yakıştırmalarından herhangi bir başarı bekleyemem.
İslam öncesi Arap yarımadasında Allah'ın insan şeklinde tasavvur edilmesine dayanan itikadi bir yapı vardı. Yahudi kültürüyle yakından ilgili olan bu teşbihçi akide, Hz. Peygamberin vefatından çok sonra ortaya çıkan Müşebbihe ve Mücessime fırkalarına da tesir etti.
•Enfüs, nefs kelimesinin çoğuludur ve kişiler ve zatlar manasına gelir.
Endüsi deliller, dış dünyanın aksine insnaın bizzat kendisine yahut iç dünyasına vurgu yapan delillerdir.
Kur'an-ı Kerim'de insanın bir damla sudan yaratıldığı, anne karnında değişik evrelerden geçtiği, sonunda güzel bir canlıya dönüştüğü anlatılmaktadır. İnsanın yaratılışına ilişkin bazı ayetler şöyledir :
-Müminûn, 12-14.ayetler
-Secde, 9.ayet
-Mülk, 23.ayet
-Yûnus, 12.ayet
-Yûnus, 22.ayet
•Âfak, ufuklar manasına gelir. Gökteki ve yerdeki varlıklara işaret etmektedir. Bu çerçevede evrendeki pek çok varlık ve hadise Kur'an- Kerim'de Allah'ın varlığına delil olarak gösterilmektedir.
Ayetler :
-Casiye, 3-5.ayetler
-Yûnus, 5-6.ayetler
-Bakara, 164.ayet
-Nahl, 66-69.ayetler
"Allah'a, bize gönderilene, İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a ve torunlarına gönderilene, Musa ve İsa'ya verilene, Rableri tarafından peygamberlere verilene, onları birbirinden ayırt etmeyerek inandık, biz O'na teslim olanlarız deyin."
*... kelamcılar, dini bilginin belirlenmesi için hem dini bilgi hem de birbirinden ayırt edilmesi mümkün olmayan genel bilgi konusuyla ilgilenmişlerdir.
*Dini akidinin belirlenebilmesi için üzerinde hüküm bina edilen bilginin öncelikle doğru olup olmadığı ortaya konulması gerekir.
*Eğer bilginin doğruluğunda şüphe varsa, o zaman bilgiye dayandırılan meselenin de doğruluğu şüpheli olur.
Bu anlamda doğru bilgi ifade edilmesi doğru bilginin kesin olarak ortaya konulmasına bağlıdır.
*Bu nedenle kelamcılar, doğru bilginin ne olduğunu tespit için bilgi konusu ile ilgilenmişlerdir.
İbn-i Sîna'nın varlık tasnifi 3'tür :
1. Mutlak Varlık : Herhangi bir şeyle ilgi kurmadan yalnızca kendisine bakılarak kullanılır.
2. Zihinde Varlık : Zihindeki kavram anlamına göre kullanılır.
3. Dış Dünyadaki Varlık : Dış dünyada bulunan dertlerine bakılarak kullanılır.
Ebu Zer, Emevilerin bolluk ve sefahat içerisinde yaşadıklarını ve Müslümanların mallarını çarçur ettiklerini müşahede edince buna itiraz etmiş ve Emevilerin "mal Allah'ın malıdır" dediklerini görmüştür. Bunun üzerine Ebu Zer Emevileri şiddetle eleştirmiş ve ünlü "mal Müslümanların malıdır" teorisini ortaya atmıştır. Emeviler ise buna karşılık mutlak ilahi cebr nazariyesini öne sürerek, idari hakimiyetlerini ve beytü'l-mal'ı ellerinde bulundurmalarını ilahi kaderin bir tecellisi olarak öne sürdüler.