Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Kendim de dahil olmak üzere topumuza, Mehmet Âkif’e uyarak “Şarkın vefasız, kansız evlatları” diyerek başlıyorum. İstanbul, dağ ve ova şehri olmaktan çok bir deniz şehriydi. Fakat Kayışdağı ve Alemdağı, dağ arayanlara da cevap vermiştir. Surların dışına çıkanlar Topkapı ve Edirnekapı bostanlarına dalarak, kendilerini ovada farz edebilmişlerdir. Şimdi ise İstanbul kirlenmiş deniz, betonlaşmış tepeler ve otoyol şehridir.
Sayfa 174
“İstanbul gizemler ve şiirler şehridir; fakat iki bakımdan yıpranmaya uğramıştır. Biri kendisinde olan çirkinleşmedir. Bundan biz sorumluyuz. İkincisi ise ona bakanların bakmasını bilmemeleri, onu gerçekten sevenlerin azalmasıdır. Bundan da biz sorumluyuz.”
Sayfa 174
Reklam
Kalanları kurtaracak olan “Non dolet: Artık acımıyor.” demektir.
Sayfa 99
“Gittin bu gidiş bence ölümden de beterdi Gönlüm geri gelmez o giden sevgili derdi”
Sayfa 90 - Söz: Mesut Kaçaralp, Beste: Şerif İçli
“Kendimizi Tanrı yerine koymamalı ve günahlarını gizleyenleri utandırmamalıyız.”
Sayfa 40
... Aşk işi mertlik olsa da sarhoşluk, kendinden geçmek deliliktir.
Sayfa 203 - Kapı Yayınları
Reklam
... Dün yeryüzü mülküm diyenlerin yüzünü, bugün yerde yılanlar yiyor. Dün o dünya malına doymayan gözün, bugün gözünde bir avuç toprak var. ...
Sayfa 156 - Kapı Yayınları
Gam mührünü dudaklarına vur Çocuğum. Ki gözlerinin sesi güçlensin.
Sayfa 165Kitabı okudu
İlgisizlik bulutları ardından, Kış güneşi gibi soğuk bak gözlerime.
Sayfa 146Kitabı okudu
Gerebeneli Bekir Fikri Bey
Bizim geleneklerimize göre ordu bir meslek grubu değil, hepimizi temsil eden bir topluluktur. Bir esnaf derneği, bir sendika değil, meclis gibi, bayrak gibi hepimizin yüce değerlerini temsil eden bir kavramdır. Ordu sevgisi, kendi savunmamızı, kendi vatan bütünlüğümüzü sevmek demektir. Yoksa zor devrelerde "Pek Sayın Paşam"lı hoş görünme konuşmaları ve yazıları döktürerek, nispeten kolay devrelerde bütün askerleri militarizm ile suçlamak, ayıp etmek ve saçmalıktan başka bir şey değildir. Kendi ordumuza aşırıya kaçmayan bir sevgiyi her zaman göstermeliyiz.
Sayfa 266 - DergâhKitabı okudu
Reklam
Şirazlı Sadi Gülistan'da anlatıyor: Hüsrev-i Nûşirevan ava gitmiş, kebap yapıyorlar ama tuz yok, kullar bir köye gidip ordan tuz getirecekler; Hüsrev, "Tuzun bedelini doğru dürüst ödeyin" diyor. Maiyet, "O kadar tuzdan ne olacak?" deyince hükümdar, "Melik köylünün bağından bir elma koparıp yese, kullar arkadan gelip bütün ağacı devirir." diye cevap veriyor. Bu, yağmacılığın yukarıdan aşağıya nasıl yayıldığını anlatan güzel bir cevap...
Hüsrev Hatemi ile Hüseyin Hatemi'yi İlber Ortaylı bile karıştırmış :)
" 12 Eylül günlerinde yolda yürürken görmüş , yanaşmıştım. " Üstadım geçmiş olsun, siz değil üniversite kaybetti, inşallah tekrar döneceksiniz " demiştim. Cevap, " Biradere bu halisane duygu ve temennilerinizi nakledeceğim üstadım " olmuştu. Bugün çok şükür nazik hekim Hüsrev Hatemi ile ikizi Hüseyin Hoca'yı ayırt edecek kadar ikisini de tanıdım. "
Sayfa 200 - Timaş Yayınları, 2. Baskı, Haziran 2011, İstanbulKitabı okudu
Gesi bağlarında dolanıyor Yitirdiklerimi, yitirmediklerimi aranıyorum... Çünkü insanlar arasında engel, Yalnız dağlar değildir; Bazı anılar, bazı ölülerle sağlar, Göz önündekileri bile ayırabilir bizden. Gesi Bağları, bazen Taksim bazen Limmat kıyıları, Bazen Berlin veyâ başka şehir olabilir... Ben bugün beynimin Gesi bağlarında, Bir tek selâmına güveniyorum; Selâm geliyor arasıra ölümden, Senden bir ses geldiği yok. Hüsrev Hatemi
Yetmez mi, "Hüzünler Perisi" yetmez mi? Sana bir "İnşirah Sûresi" neşesi Bana bir "Yâsin".
Sayfa 121Kitabı okudu
Kurtlara yenilmemekti dileğimiz, Bizler de olduk birer tilki... Şimdi ne kadar bizden uzak kalbimiz, Bize ne kadar yakın kin, ne uzak sevgi.
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.