Evet,ah ey tabiat!acı,senin en yakının olmaya ve insanların kalplerinde beslenmeye değer.Bir mutluluktan bir ötekisine ulaştıran yolu gösteren de yalnız o dur,ve o dur ancak gerçek yoldaş.
Laf arasında:”Neden ölüme asla aldırış etmedim,biliyor musun?”dedi,”içimde öyle bir hayatın varlığını duyuyorum ki,onu ne bir Tanrı yaratmıştır,ne de bir ölümlü yüzünden o olmuştur.Ben,bizi biz yapanın kendimiz olduğuna ve ancak kendi erkin isteğimizin bizi evrenle bu kadar içten bağladığına inanıyorum.”
Şu sözüme inan ve onun,ruhumun ta derinliklerinden taşıp geldiğini unutma:dil pek lüzumsuz bir şey.Ne yaparsak yapalım asıl söylemek istediklerimiz her zaman için,denizin dibindeki inciler gibi kendi derinlerinde ilişilmeden kalır ve söylenemez.
"Evet, unut insanları ey acı duymuş, kuşkularla kıvranmış, binlerce kez incitilmiş gönül! Dön yine geldiğin yere, o değişmeyen, sessiz ve güzel doğanın kolları arasına!"
Ben dünyayı her zaman bir ev hayatı gibi düşünmüşümdür.Bir ev hayatı ki içindeki herkes kalbinden aldığı buyruğu dinleyerek kendiliğinden ötekine uymakta,ötekinin hoşnutluğu,onun mutluluğu için yaşamaktadır.