Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bilginin hayırlısı Allah’a karşı saygı ile korku uyandırandır. İbn Âtaullah el-İskenderî (k.s)
"İhsan ve nimetleriyle Allah'a yönelmeyen, imtihan zincirleriyle ona doğru çekilir." | İbn Atâullah el-İskenderî (Hikem-i Atâiyye)
Reklam
Ey talip iki işten birini seçmen gerektiğinde nefsine ağır gelen işi yap. Zira nefse ancak doğru olan iş ağır gelir. İbn Ataullah el- İskenderi
136 syf.
9/10 puan verdi
·
5 günde okudu
İrade Terbiyesi kitabının ardından nefis terbiyesi yapabilmek adına özellikle seçtim bu kitabı. Toplamda 47 başlıkta, kısa kısa yazılmış. Ayet ve hadislerle zenginleştirilmiş bir anlatımı var. Buluğ çağından itibaren herkesin okuyabileceği bir eser. İnsanın yaradılış gayesini tekrar hatırlamasını sağlıyor. Nefse dair bolca ikaz mevcut. Sizi nefsinizle baş başa kalmaya itiyor. Ezbere bildiğimiz birçok şeyi neden amele dökmeyişimizi anlamamıza vesile oluyor. Her daim hatırımızda olması gereken temel esaslar güzel bir dil ile aktarılmış. Bir çok hakikat satır aralarında kısa kısa nakledilmiş. Özellikle son iki başlığı -Allah'ın kuluna seslenmesi, Ibn Ataullah el-Iskenderî'nin Allah'a niyazı- çok sevdim. Okumanızı tavsiye ederim :)
Gelin Tacı
Gelin TacıAtaullah İskenderi · Üsküdar Yayınevi · 20043,003 okunma
İbn Ataullah İskenderî buyurur: "Kendi varlığının tohumunu bilinmezlik toprağına göm de adsız sansız ol! Çünkü toprağa karışıp kaybolmayan tohum yeşerse de fayda vermez."
Sayfa 50 - Dünyaya BağlanmaKitabı okudu
Bitmeyen bir şeref istiyorsan, şerefi Bâki Olan’da ara. İbn Atâullah el-İskenderî
Sayfa 53
Reklam
On dokuzuncu yüzyılda Fas çöllerinde yaşamış bir şeyh, dervişlerine çok katı bir disiplin uygularmış. Hayatlarını çok az harcayarak, büyük bir züht içinde, titizlikle, uykusuz, aç kalarak, sürekli ibadet ve zikirle meşgul olarak yaşamışlar. Yakınlardaki köyden gelen ve bu dervişlere kıymet verenler bazen zikrullah halkalarına katılıp onlara yardımcı olmak için yiyecek ve para hediye ederlermiş. Bu dindar vatandaşlara muhibban denirdi. Bu, tarikata intisab etmedikleri ama o tarikatta olanlara saygı duydukları ve onları çok sevdikleri anlamına gelir. İçlerinden biri, şeyh ve müridleriyle sıradan bir ilişkisi olan, onlarla denk geldikçe görüşen yerel bir esnaftı. Yaşlanınca emekli oldu, dükkânı kapattı ve şeyhin yanına giderek biat etmek istedi. Şeyh, dükkân sahibinin biatını alıp onu hemen halvete soktu. Esnaf bir gün içinde fenafillaha varıp marifete ulaştı. Şaşkınlık ve hayal kırıklığı içindeki dervişler isyan etti: "Yirmi yıldır bu yolsayız, Allah aşkı için büyük bir yokluk içinde zorluklara dayandık ve henüz hiçbirimiz fenafillaha ulaşamadık. Biz hâlâ marifete ulaşamamış iken, bunca yıldır ancak farzlarını yerine getiren ve dünya ile meşgul olan bu sıradan bakkal nasıl bu kadar çabuk bu kadar yüksek bir mertebeye gelebildi?" Şeyh şöyle cevap verdi: "O kuru bir odundu. Tek yapmam gereken bir kıvılcım çakmaktı ve o da anında alevler içinde kalıp yanıp bitti. Sizler ise hâlâ yeşil ve ıslak birer odunsunuz. Henüz kurumadınız." --- Eğer Allah'ın seni şu anda alıp dostlarından (evliyâlarından) biri hâline getirebileceğine inanmıyorsan, onun gücünden habersizsin demektir. İbn-i Ataullah el-İskenderî
Sayfa 458
Hikmet ve basiret sahibi bu büyüklerden biri olduğuna hüsn-i zan ettiğimiz İbn Atâullâh el-İskenderî-kuddise sirruh-, bu latif hakikate ve ince edebe şöyle işaret eder: "Hayır ve hasenât, ibâdet ve taat senin tarafından iş- lendi diye sevinme; fakat bu güzellikleri, Allah seninle ve sende ortaya çıkardığı için, işte bu lütfa ve teveccühe svin! Nitekim Rabbimiz şöyle buyurmuştur: (Ey Nebiyy-i Ekrem! Kullarıma) de ki: Ancak Allah'ın fazlı ve rahmetiyle, işte ancak bunlarla sevinsinler! Zira bu ihsân ve ikramlar, onların toplayıp biriktirdiği her şeyden daha üstündür ve daha hayırlıdır." (Yūnus Sûresi, 58) Müfessirler bu âyet-i kerimede zikredilen fazl ve rahmeti, Yüce Rabbimizin kullarına olan her çeşit ihsân ve ikramı anlamında açıkladıkları gibi, "Kur'an ve İslâm nimeti" olarak da tefsir etmişlerdir. İbn Ataullah kuddise sirruh da bu mânâlarla birlikte, zâhiren kul tarafından işlenen hayır ve hasenâtın, ibâdet ve taatların da esasen Hak Teâlâ'nın kuluna olan fazl ve ihsânı olarak görülmesi gerektiğini hatırlatmıştır. Burada dikkat çekilen çok daha önemli bir diğer husus da, sevinme noktasının amelin kendisi değil, Hakk'ın kuluna olan iltifat ve teveccühü olmasıdır. Yani kul burada, amelden ziyade Rabbiyle sevinmiş olmaktadır.
Sayfa 38
"Kim nefsinin yakasına yapışmazsa, nefsi onun yakasına yapışır. Kim nefsinden Allah'a karşı haklarını talep etmezse, nefsi ondan kendi arzularını talep eder. Eğer nefsine, ibadet etmek suretiyle ağır yükler yükleseydin, senden günah işlemeni talep edemez ve günah işleyecek bir boşluk bulamazdı." |Hikmet Tacı - İbn Atâullah İskenderi (k.s) Cevapla
1.000 öğeden 671 ile 680 arasındakiler gösteriliyor.