Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Atatürk
_Bir gün ressamlar Türk'ün simasını kaybederlerse, yıldırımı alıp yapıversinler. Türk budur. Yıldırımdır, kasırgadır, dünyayı aydınlatan güneştir. Bu memleket, dünyanın beklemediği, asla ümit etmediği bir müstesna mevcudiyetin yüksek tecellisine, yüksek sahne oldu. Bu sahne en aşağı 7 bin senelik bir Türk beşiğidir. Bu beşik tabiatın
Boşluk
Sev beni, gönlümün oyuncağı, içimdeki haz, ağrısız bedenim, hafiflemiş ruhum, kanatlanmış yüreğim, şahlanan bedenim, mutluluk hormonum, umudum...
Reklam
Ağrı
Vardım eteğine, secdeye kapandım; Koşup bir koluna sımsıkı abandım. Karlı başın yüce dedikleyin yüce. Sükun içindeki heybetin gönlümce. Devce yapında ilk rahatlığı duydum. Şifa mı ne ki ruha bu ilk yudum. Hayal arkasında boş çırpınışlarının. Sen uygun bir vakti gelince rüzgârın Sonsuzluğa doğru kalkacak sihirli Bir gemi gibisin göklerde demirli Ve
Yazıyor...
"Çok yoruldum, insanın içindeki küçük umutların bir bir kırılması ve sonra silik bir noktaya dönüşeceğini bildiği halde o gerçeği gizleme çabası ne acı..." Şahmeran, Murat Güçlü
Dağ çocuğu sana sesleniyorum; Aç gözlerini duy sesimi, Aldanma ruhumun hırçınlığına Gölgesiz mekanlarda büyüdüm Yıllara sağmayan kederlerim var Yağmur misali göz yaşım.. Görüver içimdeki sevgiyi, Toprağında taşan volkan gibiyim. Dalgalar anlatır içimdeki acıyı Sevgimin kölesidir, martılar Anlatır sana olan aşkımı Birer birer coşturur yüreğini Mehtaplı gecelerdir yalnızlık Ayırır ruhunu bedenimden Usanmadın mı geceyle sevişmekten Fırtınalarla birlikte üşüyorum her gece Sen ki dağların çocuğu, Deniz kızı aşkı bilmez demişsin Ben aşkı derya kuzucuklarından öğrendim Bil ki; ben Deniz Kızıyım Aşkı da bilirim ayrılığı da...
Duygu Sayak
Duygu Sayak
Sönüp giden gençliğin içimdeki yanında, Bugün bir rüya olan maziyi hatırladım... Neşeli ve aydınlık çehreler arasında, Ta kalbim sızlayarak dolaştım adım adım... Ruhumdan sarhoşluğu fışkırırdı hayatın, Çılgınlık içkisinin bazan gümüş tasıydım; Kavrardım yelesini şahlanan genç bir atın, Bir neş'e zincirinin ben de bir halkasıydım.. En acı hakikati yaşarken bile bile, Dumanlı gözlerimden perdeler sıyrılıyor; Dostlarım; ruhunuzdan boşalan neş'e ile, Hafızamda ansızın bir vazo kırılıyor. En küçük ümitlere bağlanıp gözlüyorum, Ömrümde tomurcukken yanıp solan günleri. Bir sıla hasretiyle tutuşup özlüyorum; Tekrar nasıl yaşarız rüya olan günleri?.. Mazlum Kenan Köstekçi
Reklam
Sabahattin Ali'nin hayat hikayesini 'ben diliyle' sizlere sunuyorum.
Ben Sabahattin, 25 Şubat 1907'de bugünün Bulgaristan sınırları içindeki Eğridere köyünde annem Hüsniye, baban Selahattin Ali'nin ilk çocukları olarak kırlara yayılan ilkbahar misali açtım gözlerimi dünyaya. Babam Eğridere'de piyade yüzbaşı olarak çalışırken tanışmış annemle. 16 yaş küçükmüş annem babamdan. Evlenmişler. Babam hep anneme 'Bilir
Ağrı
Vardım eteğine,secdeye kapandım; Koşup bir koluna sımsıkı abandım. Karlı başın yüce dedikleyin yüce, Sükûn içindeki heybetin gönlümce. Devce yapında ilk rahatlığı duydum. Şifası mı ne ki ruha bu ilk yudum Hayâl arkasında boş çırpınışların Sen uygun bir vakti gelince rüzgârın Sonsuzluğa doğru kalkacak sihirli Bir gemisin göklerde
29 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.