"Buğulu gözlerini, kapı ile televizyon sehpası arasındaki boşlukta duvara yaslı duran sandığa çevirdi. Uzun ve dalgın bakışlarla sandığı süzdü. Sonra yutkundu. Kırışık ve dar anlının altında iki küçük lamba gibi parıldayan gözlerini tekrar resme kaydırdığında Gülfidan’ı ile bakışları kenetlendi. Konya sokakları kadar soğuk ve donuk iki masum
Deprem sonrası, bütün bir Ramazan'ı da içine alan 40 günü Van'da geçirmiştim. Ramazan yine böyle sıcak günlere denk geliyordu. Bir gün öyle bir yağmur yağmıştı ki aman Allah'ım. 15 metrelik kavak ağaçlarının rükuya ve secdeye gittiğine ben o gün şahit oldum. Abartmıyorum, ağaçlar yarı bellerine kadar eğiliyor, sonra doğruluyor, tekrar eğilip
Kıymet bilmemek ne fena eylem. Çoğu vakit, incir çekirdeğini doldurmaz insanın insanı kırdığı meseleler. Nasıl diyordu Yûnus Emre, "Bir gönül yapamazsan, yıkıp viran eyleme." Kırmamalı sevgili okur. Bu dünyaya değmiyor işte. Var olun.
Meliha Öz - Ar Topuklu Siyah Kadınlar
Karabatak Dergisi, Eylül - Ekim 2015 (22. Sayı)
Dalgın
I
O zamanlar gökyüzü biçilmiş buğday kokardı
Çiğnenmiş üzüm, mısır püskülü, bostan yaprağı
Toprak kokardı insan emeğiyle yoğrulmuş.
Rüzgâr serin sesli konuğuydu evlerin
Bulutlardan ağaçlardan saçlardan süzülen
Bir dirim duygusuyla doldururdu odaları
Yağmur ikinci adıydı akşamların
Günün yorgunluğu üzerine dökülen
Bir düş inceliğinde
İnsan sormadan edemiyor.
Yine hangi yıkık virane evden kaç yürek dağlanacak.
Yine hangi sırtında taş taşıyıp o yaşa getiren baba feryat figan acısını içine gömecek.
Yine hangi ana gözünün nuru, bakmaya kıyamadığı evladının kokusunu son kez içine çekecek.
Hangi, hangi, hangi...
Neden hep gariban çocuğu şehitler?
Neden?
Yöneticilerin canı sağolsun, ver parasını,
Fakirin VATAN SAĞOLSUN, al canını.
Adalet ve eşitlik neresinde bunun???
#HAKKARİ#CANLAR#GİDİYOR.
Aşağı sokakta duvara yazılmış "Nasıl olacak bu işler?" yazısı gibiyiz..
Sahi? Nasıl olacak bu işler?
Hep gidenin ardından biz mi üzüleceğiz?
Ya da kalıp gitmelerini mi seyredeceğiz?
Uzun merhabalar dinleyip kısacık hoşçakallarla mı veda edecekler bize?
Yıkık bir sokak duvarı gibiyiz herkes bir şey karalıyor üstümüze..
Kimi göz bebeklerimizin içine bakarak hayatımıza sert bir giriş yapıyor kimi de giderken gidiyorum demek yerine duvara afilli bir aşk cümlesi yazıyor..
Sonra, sonra ne mi oluyor? Sonrası; bi' kentsel dönüşümcü gelip, tüm hatıraları bir dozerle yıkıp geçiyor.
Reha Özcan