Ölüme bir kala...
Giyotin, medeni! Avrupanın ortaçağ geleneği.
Victor Hugo'nun hakkında idam cezası verilen bir mahkumun gözünden idam cezalarına, aslında giyotine karşı yazmış olduğu eleştirel roman. Fransız Devrimine rağmen hala varlığını sürdüren giyotin için Hugo düşüncelerini şu şekilde açıklıyor;“Darağacının devrimlerin yok edemediği tek anıt olduğunu söylemiştik.Gerçekten de toplumu budamak, dallarını koparıp, kellesini uçurmak için gelen devrimlerin insan kanına doyduklarına nadir rastlanır, ölüm cezası ellerinden kolayca bırakmadıkları bir cezadır.”
İdam mahkumunun çaresizliği... Son anda gelen bağışlanma arzusu... Kızıyla son görüşmesi... O güne yaklaştıkça gardiyanların, rahibin, savcının, mübaşirin, hapishane müdürünün kendisine oldukça iyi davranmaya çalışmaları. Hugo bütün bu 'iyi davranmaları' da şu cümle ile açıklıyor; "bir gardiyanın yakın ilgisi giyotin sehpasını hissettirir. "
Hani Nazım diyor ya; "İnsan öleceğini bile bile nasıl yaşar? Ya çıldırır ya da öleceğini unutur." Çıldırmakla unutmaya çalışmak arasında geçen birkaç gün...