Yazarımız bu eserini 1996’da kaleme almış henüz yaş otuz beş yolun yarısı eder zamanlarında..Kendisi lise yıllarında sık sık kaçar kütüphanelerde gün boyu rafları karıştırır kitap okurmuş.Bu romansı kitabı okurken hayal gücünü besleyen daha çok Binbir Gece Masalları tarzında fantastik kitaplar okumuş olacağını nedense daha çok düşündüm.Realist
Uzun İhsan Efendi ve oğlu Bünyamin İstanbul Galata’da yaşamaktadır. Uzun İhsan rüyasında keşfedilmemiş kıtaları görmek için uyku şurubu içip istihareye yatar. Filozof Rendekar’ın (Rene Descartes) Zagon Üzerine Öttürme (Yönetim Üzerine Konuşmalar) kitabının tercümesi eline geçer ve bu kitabın anlatmak istediklerini istihareye yatarak çözmeye çalışır. Bu sayede Puslu Kıtalar Atlası’nı yazmayı başarır. Fakat rüyayla gerçeği karıştıran Uzun İhsan Efendi; varlık, yokluk, düş, gerçek kavramları ile ilgili şüpheye düşmeye başlar. Düşünüyor olması kendisinin varlığını açık seçik ortaya çıkarıyordur. Babasının garipliklerini çözemeyen Bünyamin, tıpkı babası gibi şurup içerek aklına takılanları uykuda çözmek ister, fakat içerken şurup miktarını ayarlayamaz. Kötüleştiğinde onu öldü sanarlar ve gömüldüğünde içindeki sesi dinleyerek mezardan çıkmayı başarır. Ancak namı bütün Galata’ya yayılmıştır. Toprağın altından çıkmayı başaran gence tünel kazması için Osmanlı ordusunda görev verilir. Uzun İhsan Efendi oğlunu gitmesi yönünde teşvik eder. Dünyayı kendisi gibi rüyalarda değil yaşayarak öğrenmesini söyler ve kendi yazdığı Puslu Kıtalar Atlası’nı verir.
-"Güçlü olmayı neden bu kadar çok istiyorsun?"
-"Elbette herkes gibi, varlığımı sürdürmek için ."
-"Senin yaptığın bir tür tahnitçilik. Güç ancak ölüleri korur."