Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

ihtiyar

ihtiyar
@ihtiyar
Sıkı Okur
Sınırlı karakterlere sığmayan bir karakter miyim diye endişelendim... #65954273
"Güzel olamayacak kadar gerçek olanlar mı, gerçek olamayacak kadar güzel olanlar mı? İkisi de aynı mı? Güneşin parıltısı gündüze, ayın parıltısı geceye eşlik ediyorsa benim gerçekliğim neden yalan olamayacak kadar güzel olmasın." ihtiyar
Reklam
Tik Tak
"Yıllar içinde evlerden kurmalı masa saatleri birer birer kayboldular. Tik tak, tik tak diye betimlediğimiz onların sesleri âdeta zaman bekçilerinin kalp atışlarıydı. Değerli olan şeylerin bekçisi olurdu, olmalıydı... Zaman değerliydi... Gecenin ilerleyen saatlerinde sessizliğe bürünmüş mahallemizde geçmiş yıllara az önce sözünü ettiğim şeyleri düşündürerek beni götüren kitaplığımdaki saate bakıyorum, zaman yorgunu diye sesleniyorum ve tik tak seslerinin eşliğinde bilmediğim şeylerin bildiklerimden çok fazla olduğu yıllara doğru tersine yolculuk yapıyorum. Ne çok özlemişim bu sesi, tik tak, tik tak... Çocukluğum, delikanlılığım ve elimde kitabımla şimdiki zamanım; biz, olup biten herşeyin farkındayız, güzel anlar hızla yok oluyor... 'Tik tak' tan 'Tik tok' a geçiş yaptığımız zamanlarda bir birini yaşayamayanlara ve kendime üzülüyorum... Açılsa sandıklar, çıksa gün yüzüne eski dostlar, kurulsa yayları -tik tak, tik tak- zaman bekçileri olarak kalpleri tekrar atmaya başlasa... Elbette açılacak sandıklarımız kaldıysa..." İhtiyar
Geçmişte hastanelerde hastaların çoğunun yaşlılar olduğunu gözlerdim. Şimdilerde hastaların çoğu benimle yaşıt...

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Rüya
"Bir rüya sonrası uyandığında boşluğa düşersin, sersem bir şekilde idrak etmeye çalıştığın gerçeğindir; yaşadıkların yaşayacaklarının habercisidir, olacakları değiştirmek ancak mucizelere kalmıştır." ihtiyar
Dünyanın en ağır yükü...
"Ne dağları delmek, ne toprağı işlemek, ne de yıllarca yük taşımak yormamıştır insanı bir diğer insanın yorduğu kadar. Dünyanın en ağır yükü diğer insanların tutum davranışları ve ağızlarından çıkan sözcüklerdir." ihtiyar
Reklam
"Anne, konuşamadığım gibi yazamıyorum da. Üzgünüm. Çok üzgünüm. Oysa dağlara kavuşmuştum." ihtiyar
Sokaklar uyurken, güneş henüz saklandığı yerden çıkmamışken seni yazdığım satırları yakarak ısınıyorum. Sonra uçuşan küllere bakarken bir öksürük nöbeti geliyor herşeyi unutup seni tekrar yazmaya başlıyorum. Bu döngü hergün tekrar ediyor ve yazdıklarımı yakerken de tekrar yazarken de gecenin serinliğinde ısınıyorum. Güneş ortaya çıktığında herşey bitiyor. Kediler gibi uyuyorum sonrasında.
Bugün okumuyorum, yazmıyorum da. Arada hiçbir şey yapmamak, çok şey yapmaktan iyidir ve boş boş oturmaktansa hiçbir şey yapmamak düşünsel anlamda daha iyidir. 🙃
Güzel şeyler olmuyor değil, bir kedi gelip bacaklarıma sürtünüyor denize karşı çayımı yudumlarken, yürürken de bir köpek geliyor yanıma, sağımda deniz solumda köpek batan güneşe doğru usul usul yürüyoruz. Yaşamımda deniz var, hayvan dostlarım var, güneşin doğum saatleri ortalarda pek olmayan insanlar var, akşam üstü okunmasını seven kitaplarım var, dilimden hiç düşmemesi gereken şarkılar var, mevsimlerden sonbahar var... Şükür... Kötü şeylerde var!
Ben gittiğimde geride bıraktığım, sen gittiğinde yanında götürdüğün şeydi, daha ilk görüşmemizde sana verdiğim kalbim.
Reklam
Ölmeden Önce
Unutmak için birçok acının yerine konulacak güzel şeylerim vardı. Sandık gibi tahta bavulu araladığımda geçmişte biriktirdiğim güzel anılarım vardı. Usulca demlenmiş kahvenin yanında içilen sigara ile şehrin sokaklarından gelen seslere kulak kabarttığım, köşebaşında saatlerce konuşan adamların bitmeyen sohbetine imrendiğim yıllarım vardı. Çöpleri karıştırıp karnını doyurmak için mücadele eden kedilerin sırtıma yükledileri ağır günahlarım vardı. Üşümeyi özlediğim zamanlarda yangın yerine dönmüş alev alev yanan ihtiraslarım vardı. Umudum vardı iki kelime öğrenmek için kitapları karıştıran gençlerden ve ıslık çalmasını bilmeden liseden mezun olmamalarına dair beklentilerim vardı. Hepsi ve daha fazlası, hiçbiri ve daha azı, kafa karışıklığı ve sığ dinginliği içinde barındıran, pastel renklerle bezenmiş tuvale indirdiğim fırça darbelerinin içinde görünür görünmez bir kadın vardı. Kasım yazı diye adını koyduğum mevsimlerin kendimce yaşanma biçimi ve tarzı vardı, kırk ikindi yağmurlarını kalbime gömdüğüm iliklerime kadar ıslanmak için saatlerce yürüdüğüm kendime ait yollarım vardı. Okudukça bitmesin diye tekrar tekrar başına döndüğüm kitaplarım vardı. Bana ait olduğunu düşündüğüm birçok hayalim vardı. Uyanmak istemediğim uykularım, yazmak istemediğim gecelerim ve susmak istemediğim gündüzlerim vardı, ölene kadar bana ait sandığım yaşamım vardı.
Yazmak
Yazmak cesaret ister dostum. Yazmakla intihar etmek arasında bir bağ vardır. İkisi de bir şeyleri sonlandırmak için yapılır. Anlatması zordur, anlaması da öyle. Geceleri sessizlik olduğunda herkes içine çekilir sokaklar boşalır. Bir adam şakağına silahı dayar, tetiği çeker ve bitirir. Bir adam klavyenin başına geçer, tetiği çeker gibi tuşlara basar, kelimeler kurşunlar gibi yüreğine saplanır. İntihar edenle yazan adam arasındaki fark budur. Biri bir kere, biri sonsuz kere ölür.
Biliyorum Sahip olamadığım şeyleri arzuladığını, Birlikte zamanı durduruyor ve aşka soyunuyoruz. Ellerin, gözlerin, kalbin bana öyle dokunuyor ki Ben o an tutsak oluyorum dünyana ve Her şeyi unutuyorum. Sonra sen birden bir sır yaratıyorsun Ben o sırrın altında eziliyorum… Oysa çok yakın, o kadar yakın ki Mutluluk, Dilimizin ucunda, gözümüzün ışığında Tutunacak, sığınacak can arıyor, Güneş, ay, yıldızlar şahit, Sen bir geçmiş uğruna geleceği ıskalıyorsun.
Yokuz…
Dilin neden ah çektiğini kim söyleyebilir? Oysa ben kanayan bir kalbin telaşıyım, Zorlu bir başlangıcın yarası, Nar-ı aşkın tozuyum… Yokların ne zaman birleşeceğini kim söyleyebilir? Üzerimde asılı kalan gölgende Benim olacağın gün için dua ediyorum. Ellerinde daha da güçleniyorum, Kimse seni benim tanıdığım gibi tanımıyor, Her damlanı tadıyorum. Eski pişmanlıkları çay ve sigara ile ezerek unutacağımı sanmam, Milyonlarca cam parçası geçmişten gelip tenime batmakta… Oysa biliyorum,ben evimin yolunu buldum, Gözlerinde kayıp parçalarımı görüyorum. Söyle bana bu benim her şeyden vazgeçişim mi? Evet hala nefes alıyorum, Cennetimin başladığı son günlerimde, Senin mavilerine düştüğümden beri, Beni kimse senin öldürdüğün gibi öldürmedi…
Bazı insanlar iyi bir tatil yapmayı planladıklarında önce hayatlarındaki ayrık otlarını temizlemeyi ilk sıraya koyarlarmış. O tatil hiç bitmeyecekmiş gibi... Tatil denilen şey hayatının içinde olan her şeyle yüzleşme fırsatıdır. Öyle güneşlenmek, sabahlara kadar eğlenmek tek başına yaralara pansuman yapmaktan öteye gitmez. Zihindeki düşünceler şezlonga uzanıldığında bir forma girecek ki sonrasında yeni bir tatile kadar idare edilebilsin.
657 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.