Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
HK
Çıkar buluşturur Dert birleştirir Hidâyet ise hiçleştirir Kişiyi
CÜMBÜŞ-İ EDEBİYAT
Uyandım kollarında, Çocuğunum. Kalbinde sancılarla, Heyecan oldum. Ah nefesine sıcak sıcak, Kavruldum. Sen kat kat edilen dualarımda,
Reklam
İMÂM-I ÂZAM’IN (RAH.) NASİHATLERİ
Ey oğlum! Sana birtakım nasihatlerde bulunacağım ki bunlarla gerektiği şekilde amel etmeye devam edersen dünya ve âhirette saadet ve selâmete ulaşırsın: Dâima Allâhü Teâlâ’dan korkarak kendini günah işlemekten koru, takvâ ehli ol. Allâhü Teâlâ’nın emirlerini yerine getirmen, yalnız ona kulluk için olsun. Kendisine dünya ve âhiret husûslarında
Hazret-i Ali (k.v.) buyurdu ki: Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem’e “Hakkında açıkça bir emir veya nehiy bulamadığımız bir iş, başımıza geldiği zaman ne yapalım? diye suâl ettim, buyurdular ki: “Fakîh ve âbidlerle istişâre ediniz. O husûsta, şahsî bir fikirle amel etmeyiniz.” (Taberânî, el-Mu’cemü’l-Evsat)
Meâlî neşeli ve espritüel bir adammış fakat hissî bir yönü de varmış ki ölen kedisine yazdığı mersiyede bu mizah ve hissi tarafı hemen belli ediyor. Mersiyeler mahzun etmek içindir ama Meâlî hüzünlendirirken gülümsetir de; Çıkdun elden nedelüm ansuzın eyvah pisi Yandun ölüm odına derd-ile nâ-gâh pisi Hasretâ şîr-i ecel buldı sana râh
Sabah Olursa
Bu memlekette de bir gün sabah olursa, Haluk, Eğer bu memleketin sislenen alın yazısı Dirençli, dinç bir elin güçlü, canlılık verici Dokunmasındaki titremle silkinip, şu donuk, Şu paslanan yüzü halkın biraz gülerse... - O gün Ben ölmemiş bile olsam, hayata pek ölgün, Pek az ilişkim olur kuşkusuz; - o gün benden Ümid
Tevfik Fikret
Tevfik Fikret
i kes; beni kötrüm ve boş muhitimde Bütün acımla unut; çünkü kör, topal, tükenik Bakışlarım seni geçmişte görmek ister; sen Bütün etin, kemiğin, kimliğinle yarısın: Ve şarkılar gibi hep hep kulaklarımda sesin... Evet, sabah olacaktır, sabah olursa, geceler Geçer, kıyamete dek sürmez; en sonunda bu gök Bu mavi gök size bir gün acır; usanma sakın. Hayata neş'e güneştir, usanç içinde kişi Çürür bizim gibi... Siz, ey yarın uzaylıların Küçük güneşleri, artık birer birer uyanın! Tükenmez özlemi vardır ufukların ışığa, Işık, ışık... Bugünün işte ruhu, özlemi bu; Silin bulutları, silkin o korku gölgesini, Koşun ışıklar içinden o kutlu kurtuluşa. Ümidimiz bu; ölürsek de biz, yaşar mutlak Vatan sizinle şu zindan karanlığından uzak!
Reklam
İşte şu kelime, şöyle fâni ve âciz beşere nidâ eder, müjde verir ve der: Ey insan! Hayatın ağır tekâlifini omuzuna alıp zahmet çekme. Hayatın fenâsını düşünüp hüzne düşme. Yalnız dünyevî, ehemmiyetsiz meyvelerini görüp, dünyaya gelişinden pişmanlık gösterme. Belki, o sefine-i vücudundaki hayat makinesi, Hayy-ı Kayyûma aittir. Masarıf ve levazımatını O tedarik eder. Ve o hayatın pek kesretli gayeleri ve neticeleri var ve Ona aittir. Sen o gemide bir dümenci neferisin. Vazifeni güzel gör, ücretini al, keyfine bak. O hayat sefinesi ne kadar kıymettar olduğunu ve ne kadar güzel faideler verdiğini ve o sefine sahibi Zâtın ne kadar Kerîm ve Rahîm olduğunu düşün, mesrur ol ve şükret. Ve anla ki, vazifeni istikametle yaptığın vakit, o sefinenin verdiği bütün netâic, bir cihetle senin defter-i a’mâline geçer, sana bir hayat-ı bâkiyeyi temin eder, seni ebedî ihyâ eder. -Mektubat Risale-i Nur
Ben bu şiiri kusarak yazdım kimseler temizleyemez.
Bir mide dolusu yalnızlık ve buz gibi bir sessizlik Ben bu şiiri kusarak yazdım kimseler temizleyemez Sabaha karşı ağladım ama hiç sesim çıkmadı Ben bu şiiri susarak yazdım dudaklarım kupkuru Ağır aksak bir ağrı bir gelip bir giderken Sen öylece oradayken ve ben yanına gelemezken Hırsımdan deli gibi olmayışına sarılıp Gıyabında öperek tüm jest ve mimiklerini Ben bu şiiri uçarak yazdım tüm yüklerimden kurtulup Uyudum sonra uyandım gelmedi bir daha uyku Müezzini duydum sonra Allah'la karıştı adın Meleksin ya o yüzden gözüm hep yukarlarda Tavanda ve bulutlarda ve arş-ı ala'nın dışında Başımın üstünde her yerde gözlerini aradım.. Ben bu şiiri sana yazdım sızayım diye rüyalarına..
Ali Lidar
Ali Lidar
. Bizi de sardı şu Gözü kör Kulağı sağır Kalbi hissiz bırakan Dünyalıklara sahip olma hırsı... Oysa herkesin dünyadan nasibi Çabası kadar değil Takdir edilen kadardı. Takdir dışında gelen her şey Zihni ve kalbi oyalamaktan başka bir şey değildi. İnsan Allah'tan başka kimseye muhtaç olmamak için çalışacaktı. Ama o, nefsi için çalışmayı seçti. Ona, kazanç gibi gelen her şey Allah'ı unutturmak dışında hiçbir şeye yaramıyordu.🍃
“Gel, birlikte gidelim, bir deniz kenarı olalım” diyordum. O, yaşamı boyunca hiç denize girmediğini, güneşte gövdesini yakmadığını yazıyordu. “Gel” diyordum. “Bizi bir deniz bilir. Bir deniz bizi olduğumuz gibiliğimizle sarar, bağrına basar.” Gelmedi..." diyordu Cavit Kürnek. Çünkü Arkadaş: "BEN yüzmeyi bilmem. denizi sevmem, çünkü yüzmeyi bilmem. bacaklarımı hiç mayo giyip güneşte yakmadım. ben mayo giymedim hiç." diyordu. Sonrasında, tartışmalar, suçlamalar, kırgınlıklar ve kesilen arkadaşlık. Kürnek, 5 yıl önce bir Şubat gününde ayrıldı aramızdan. Tüm o kırgınlıkları, hataları, yanlışlıkları dünyada bırakarak gitti Arkadaşın yanına, elinde bir deste umut çiçeğiyle. Sina Akyol, Arkadaş'la, 1970 yılının Nisan ayında tanışmış. Ankara' da... Kızılay'a doğru giderken, bir şiir gecesi çıkışında... Aralarındaki bazı farklılıklar, farklılaşmalar olsa da, Arkadaş'ın son zamanlarında araları biraz açılsa da, yine de devam eden bir arkadaşlık. "Ankara'da, Zafer Çarşısında gördüm Arkadaş'ı. Arkadaşlarıyla birlikte, oturmuş çay içiyordu. Uzaktan selâmlaştık. Nasıl olsa yarın bilemedin öbür gün... yakından selamlaşırdık (!) Olmadı. Selâmlaşamadık." Yarın, belki öbür gün... Ama sonra ölüm. En az yaşam kadar gerçek ölüm, Akyol'u da, yine bir Şubat günü, aldı bizden. İki dostundan çok daha öncesinde, 1973 yılının bugününde, Arkadaş Zekai Özger hayata gözlerini yumdu. Yaşasa 76 yaşında bir ihtiyar olacaktı. Olamadı. Sonsuzluğunun 51. yılında, sakalsız oğlanı, büyük bir saygı ve derin bir sevgiyle hatırlıyoruz.
Ahmet Ünal

Ahmet Ünal

@Bloodyking
·
21 Ağustos 2021 20:05
Sina Akyol
Ankara'da, Zafer Çarşısında gördüm Arkadaş'ı. Arkadaşlarıyla birlikte, oturmuş çay içiyordu. Uzaktan selâmlaştık. Nasıl olsa yarın bilemedin öbür gün... yakından selamlaşırdık (!) Olmadı. Selâmlaşamadık. En son, morgda gördüm onu. Tabutunun içinde... Alnındaki izleri sorduğumda, yapılan otopsinin izleri olduğunu söylediler. ...................... 73 yılının 9 Mayıs günü uğurladık Arkadaş’ı. Üstüne çiçek ve toprak attık. Ve bir süre, inanamadan yaşadık ölümüne. ......................
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.