Kitabın son satırına geldiğimde fark ettim ki kendimi bir çok kişiye bölmüşüm. Benliğimin birini mahallemde ki berberime, birini dağlar arasına özenle sıkıştırılmış zamanla yalnızlaşan köyüme, birini çalışmakda olduğum işime, birini dört duvar arası odama, birini de pazartesi gününde bırakmıştım. Şu an neredeyim bilmiyorum, kaybolmuşluğun verdiği mutluluk sarhoşluğunu tadıyorum galiba. Belki de ben cennetin oğluyum, bir yerlerde karın neden yağdığını soruyorum. Sahi kaar neden yağar...