Satranç - Stefan Zweig
"Hücum hiç de fena planlanmamıştı. Bu bey, bir amatöre göre alışılmamış bir yeteneğe sahip aslında."
Stefan Zweig 1920 ve 1930'larda özellikle ABD, Avrupa ve Güney Amerika'nın en ünlü yazarlarından biriydi. Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu, Olağanüstü Bir Gece, Yakıcı Sır ve Karmaşık Duygular yazarın en önemli eserleri arasındadır. 1934'te Naziler tarafından sürgün edilince önce İngiltere'ye, 1940'ta da Brezilya'ya yerleşti. 1942'de ikinci eşiyle birlikte intihar ederek hayatına son verdi. Stefan Zweig'ın intihar etmeden önce kaleme aldığı Satranç, aynı zamanda yazarın en iyi öykülerinden biri olarak kabul edilmektedir. Brezilya'ya sürgününe neden olan ve insanları İkinci Dünya Savaşı dramına sürükleyen Nazi baskısının bütün izlerini burada görmek mümkündür.
Buenos Aires'e doğru yola çıkan bir gemideki Dünya Satranç Şampiyonu Czentovic'in karşısına bu sefer hiç alışkın olmadığı bir rakip çıkar. Nazilerin tutsağı olan Dr. B., yaşadığı alışılagelmedik işkence süresince kendisine dayanak noktası olarak satranç oyununu almış, zihin sağlığının sınırlarını zorlayana dek bu oyunu bir saplantı haline getirmiştir. Seneler sonra satranç taşlarını eline aldığında geçmişte bıraktığı kâbusları yine gün yüzüne çıkacaktır...
SatrançStefan Zweig · Bilgi Yayınevi · 2016238bin okunma
Manda konusundaki ikinci teşebbüsü, 10
Ağustos 1919 tarihli mektubu ile, Halide Edip
Hanım yapmıştı. Halide Edip Hanım da,
İstanbul’daki bütün aydınlar gibi vatanın
kurtuluşunu mandaterlikte görüyordu.
1853 yılında İstanbul'da doğdu. Babası, Osmanlı Devleti'nde dört defa kaptan-ı deryâlık yapmış Damat Gürcü Halil Rifat Paşa, annesi onun ikinci eşi olan İsmet Hanım[2] idi. Babasını, küçük yaşta kaybetti. Özel öğrenim görerek yetiştikten sonra çeşitli devlet memurluklarında bulundu. Paris konsolosluğunda iki yıl görev yaparak Fransızcasını
İlk cilti martın ikisinde okumaya başladığım ve on ikisinde 857 sayfayı bitirdiğim, on ikisinde de ikinci ciltine başlayıp cumartesi akşamı yani yirmi martta 837 sayfasını bitirdiğim toplamda 1694 sayfa olan Victor Hugo’nun tadı insanın yüreğine oturan romanı... Fantine gibi bahtsız bir kadın, sevip terk edildiği aşkından olan Cosette adlı kızını
Varlıklı bir ailede büyümüş bir kadın,
16 yaşında okul müdürü tarafından tecavüze uğrar.Bundan sonra hayatı malesef epey değişir.
Genç bir subay ile tanışmalarının ardından evlenirler.Tanışmaları ise epey farkli olur. Fakat hayatı daha da berbat bir hale gelir. Bir kızı olur bu evliliğinde ikinci bir çocuğu olarak oğlu da dünyaya gelir ancak bir