Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Einstein Aarau'da, uzun yıllar yaşamında iz bırakacak olan Winteler ailesinin yanında kalıyordu. Taşındıktan birkaç ay sonra, 1 895 yılı sonlannda kızları Marie'ye duygusal olarak bağlandığında kimse şaşırmamış, hatta herkes buna sevinmişti. Einstein'dan iki yaş büyük olan Marie on sekizine giriyordu ve komşu köydeki okula başlayana
Sayfa 28 - Türkiye İş Bankası kültür yayınları Mayıs 2013Kitabı okudu
"Bir an için olayın intihar olmadığını düşünelim" dedi Nikolay, o da meslektaşının arkasından söndürmüştü sigarasını. "Viktor Zaharoviç'in de belirttiği gibi, katilin gizlenmesi için bundan daha iyi bir fırsat bulunmaz. Birini öldürüyorsunuz, sonra birini daha, ikinci öldürdüğünüz kişiye intihar süsü veriyorsunuz ve 'ilk cinayeti ben işledim' diyen bir itiraf mektubu bırakıyorsunuz. Tertemiz bir sonuç."
Sayfa 172 - Nikolay YakovloviçKitabı okudu
Reklam
Kays b. Haccâc'in anlattığına göre Amr b. As, Mısır'ı fethettikten sonra yer- li halk olan Kıbtîler "Bü'ne / Haziran" ayı girince kendi- sine başvurarak: "Ey emir! Bizim şu Nil'imizin bir âdeti vardır, bu âdeti yerine getirilmedikçe taşmaz, (suları bol- laşmaz)" dediler. "Neymiş bu âdet?" diye
Sayfa 166Kitabı okudu
Anadolu'da dilden dile anlatılır. Gerçek bir hikâye midir bilmem; ama keşke gerçek olsa, diye düşündüğüm bir hikâye. Yavuz Sultan Selim, oğlu Kanuni Sultan Süleyman'a iki mektup verir; "Birini ben ölünce aç, ikincisini de beni defnettikten sonra açarsın." der. Vefat ettiğinde Kanuni ilk mektubu açar. Mektupta, "Oğlum, senden tek bir isteğim var; beni çoraplarımla gömsünler, başka bir şey istemiyorum." yazmaktadır. Kanuni, defin işlemini yapacak din görevlisinden bu vasiyeti gerçekleştirmek için izin ister. İmam tüm ısrarlara rağmen bunun imkânsız olduğunu, dinimizde böyle bir şeyin olmadığını anlatır. Yavuz, mecburen çorapsız defnedilir. Kanuni ikinci mektubu açtığında şu yazıyı görür: "Bak oğlum, bir çift çorap bile götüremedim." Etrafınızda her şeyi para ve başarıya bağlayan bir sistem var. Oysa değerli olan, doğru bir amaç uğruna harcanan çabalardır.
Sultan İkinci Selim Han döneminde Osmanlı Rus ilişkileri
Sultan İkinci Selim Han'ın Rus Çarı IV. Ivan'a Mektubu; --Semerkand ve Buhâra taraflarından bu tarafa (Osmanlı memleketlerine) gelip-gidenlere kötü kişilerin dokunmaması husûsunda muhkem emrolundu. Ve dünya kadar kuvvetli iktidarımıza sadākat ve doğrulukla kul-köle olduğunuzu ve ayrıca dostluğunuzu bildiriyorsunuz, öyle ise ben de bunu öğrendim ve buna sevindim. ****Aksi halde kötü düşüncelilerin haklarından gelmek için Hazret-i Al- lah'ın inâyeti ve Peygamberimizin mu'cizât-ı kesîresi ve evliyânın yardımlarıyla, Müslüman askerleri düşmanların haklarından gelip bir çok kaleleri feth edip,.... Venedik elinden Kıbrıs adası dahi memleketimize dahil olmuştur..
Sayfa 53
Fakat o çocuk benim için her şey demekti, çünkü sendendi, ikinci bir Sen'di, ama aynı zamanda da artık Sen değildi, yani o mutlu, o kaygısız, elimde tutmayı artık başaramadığım Sen değildi, onun yerine -böyle düşünüyordum- her zaman için bana verilmiş olan Sen'di, bedenimin mahpusuydu, hayatıma sımsıkı bağlıydı. Şimdi artık sonunda seni yakalamıştım, seni, hayatının gittikçe serpilip geliştiğini damarlarımda hissedebiliyordum, seni besleyebiliyor, susuzluğunu giderebiliyordum, ruhumda yakıcı bir arzu uyandığında seni okşayabilir, öpebilirdim...çünkü artık benden kaçamazdın.
Reklam
Aklımda
Evde yalnız geçen bir haftanın sonunda, bir buket çiçek ve bir kutu çikolata yaptırıp Hamit Abi de çaldı aynı kapıyı. Sessizlik buyur etti içeri... Çocuklarla sarılıp öpüştükten son­ra anneanneyle dedeleri çocukları mutfağa çağırdılar, bunlar salonda ikisi baş başa kaldılar, ikisinin de konuşmadan duvara baktığı on dakikanın sonunda Hamit Abi
Senden gelen bir mektubu elime aldığımda ilk olarak sıcaklığını hissediyorum. Şarkı söylediğinde sesinde beliren sıcaklık. Kendimi ona bastırmak istiyorum ama yapmıyorum çünkü beklediğimde sıcaklık her yanımı sarmalıyor. Sonra mektubunu ikinci kez okuduğumda ve sıcaklığınla sarmalanmış bir haldeyken, yazdığın kelimeler uzak bir geçmişe ait gibi oluyor, onlara birlikte bakıyormuşuz gibi. Gelecekte oluyoruz. Hakkında pek bir şey bilmediğimiz gelecekte değil. Çoktan başlamış bir gelecekte. Bizim adımızı taşıyan bir gelecekte. Elimi tut. Bileğindeki yara izlerini öpüyorum.
Yavuz Sultan Selim, oğlu Kanuni Sultan Süleyman'a iki mektup verir; 'birini ben ölünce aç, ikincisini de beni defnettikten sonra açarsın' der. Vefat ettiğinde Kanuni Sultan Süleyman ilk mektubu açar. Mektupta, 'Oğlum, senden tek bir isteğim var; beni çoraplarımla gömsünler'. İmam tüm ısrarlara rağmen bu talebi kabul etmez. Yavuz Sultan Selim ister istemez çorapsız defnedilir. Defin işlemi bittikten sonra Kanuni Sultan Süleyman ikinci mektubu açar: 'Bak oğlum bir çift çorap bile götüremedim'
Sayfa 31 - Elma Yayınevi,128.BasımKitabı okudu
İkinci mektubu açtım. O da "sevgilimden" geliyordu. Durmadan seni düşünüyorum gece gündüz seni düşünüyorum noktasız virgülsüz uzayan bitmek bilmeyen acı gibiyim bir yal­nızlık bir yazı gibiyim öyle yazıyorum sana sen de yaz bana
Reklam
Herşeye Rağmen
Zarfın üstüne ismini yazıp postanedeki memura uzatıyorum.Memurda zarfı geri uzatıyor bana.Bunun üzerine yaşadığın şehrin ismini yazıyorum.Memur başını iki yana sallayıp,geri veriyor zarfı.Bu defa oturduğun semtin ismini ekliyorum.Hayret,zarf yine karşımda.. Cadde ismi de yetmeyince,sokağın adını yazıyorum. Fakat,memur ısrarla kaşlarını havaya
Tren ilk düdüğünü çalınca, geldiğinden beri istasyonun bir diğer dibine çöküp, bastonunu kucağında tutan ve boyuna bir şeyler okuyup üzerimize üfleyen bir ihtiyar, zorlukla ayağa kalkabildi. Daha ziyade bir mahalle imamına benziyordu. İstasyon adamlarının anlattıklarına göre, onun bu gidenlerin arasında hiç kimsesi yoktu. Fakat hemen her Tanrının günü buraya gelirdi. Evvelce, gene böyle bir kafile içinde gönderdiği birinin, cepheden gelen trenlerden çıkmasını beklerdi. Gidenleri uğurlar, gelenlerden haber sorardı. Mihnetli, fakat Hak'tan ümidini kesmeyen nurlu bir yüzü vardı. Tren ikinci düdüğünü çalınca ellerini kaldırdı. Herkes ona uydu. Yanık, tesirli bir sesi vardı. Duasını bitirdiği zaman, elini öpen her çocuğun boynuna sarılıyordu: — Torunum sizin yaştaydı oğul. Adı Selahattin'di. Bağdat'tan iki mektubu geldi. Sonra haber kesildi. Kayıp diyorlar ama, Allah'tan ümit kesilmez ki oğul. Çukurtekke şeyhinin torunu Selahattin diye sorun. Allah için soruşturun. Kiminin alnında öpüyor, kiminin arkasını okşuyor: — Haydi yavrularım, haydi aslanlarım, diye ağlıyor, ağlıyordu...
Remzi Kitabevi, 1993, İstanbulKitabı okuyor
Nihal Atsız ve İzzettin Şadan arasında geçen ilginç olay
Marmara Kıraathanesi” anılarımdan: Biz, İzzettin Şadan’ın son yıllarına yetiştik. Başında miadı dolmuş bir fötr şapka, elinde bir baston, üstü başı orta halliydi. Onun da ikinci adresi Marmara Kıraathanesi idi. Mal sahibi Mustafa Bey, her şeyi para için yapmıyordu; mesela camın kenarına konulan masalarda oyun yoktu. Mükrimin Halil İnanç, Nuri
Sen herkese yardım edersin, istediği takdirde sana. en yabancı olana bile. Ama çok tuhaf bir iyilik seninkisi, herkese açık olan, böylece de isteyenin ellerine sığdırabileceği kadarını alabileceği bir iyilik, büyük, sonsuz büyük senin iyiliğin, fakat aynı zamanda da affına sığınarak söylüyorum tembel bir iyilik. Uyarılmak istiyor, gelip alsınlar
Tolstoy... İki kez evden kaçmıştı, ilki 1884 yılında, fakat daha yarı yoldayken gücü tükenmişti. O zaman eve dönmeye zorlamıştı kendini... On üç yıl sonra, 1897'de ikinci kez evden kaçmış ve karısına vicdanın emrettiği şekilde yazdığı şu ölümsüz mektubu bırakmıştı.→ ↑
Sayfa 397 - İş Bankası Modern Klasikler DizisiKitabı okudu
545 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.