Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
SEZGİN KAYMAZ SÖYLEŞİSİ/ Bidünyakitapgrubu!
1990'larda kendi ifadesine göre 2-3 saatlik uyku ile idare ettiği bir dönemde yazmaya başlayan ve bir dostunun yazdıklarını İletişim Yayınları ile paylaşması sonucu yazar olan
Sezgin Kaymaz
Sezgin Kaymaz
, 17 Aralık'ta bizlerle olacak!
Ali Bektaş
Ali Bektaş
moderatörlüğünde son romanı
Düz Dünyacılar
Düz Dünyacılar
'ı konuşacağız. "Kendi karşısına çıkıverse kendi
ŞÜKRAN YİĞİT/ BURASI RADYO ŞARAMPOL SÖYLEŞİSİ
Şükran Yiğit
Şükran Yiğit
17 Eylül'de "
Burası Radyo Şarampol
Burası Radyo Şarampol
" kitabı üzerine yapacağımız çevrim içi söyleşiyle bizlerle olacak! “Geçmişin çocukluk, geleceğin ise sadece bir bilinmezlik olduğu o boşlukta, ne çocuk ne de yetişkin olunan o on dört yaşın başıboşluğunda tek başıma ve her defasında daha büyük daireler çizerek evden okula, okuldan eve
Reklam
Günaydın. Geride bırakmak ne zor. Bir yeri terk etmek ya da birini, küsmek, görüşmemeye çabalamak değil; geride bırakmak. Varlığını hiç olmamışçasına yok etmek. Ne zor. Calligarich, "Ama hep böyledir işte, yaşam boyu tanıştığımız değil, geride bıraktığımız insanlardır bizi biz yapan," der. Geride bıraktıklarımıza da şükür sevgili okur.
Bazı insanlardan kopmak güç. Bu bazen aileden biri olur bazen eski bir dost bazen yeni biri. Zihnimizde yok saysak da varlığı bir türlü son bulmuyor, kopamıyor insan. Ne tuhaf. Aynı kitapta geçiyor: "Yaşayan birinin yası nasıl tutulur diye soruyordu kendi kendine." Her şey bu soruda gizli sevgili okur. Yüreğimizden söküp attık mı birini,
Bahar ne de güzel geldi. Bayram da geçti. İnsanlık yerinde saysa da, hayat bir şekilde yolumuzu bulduruyor bize. Yörükoğlu'nun başka bir kitabında geçer: "İyiydim. Baharın ikindi vakti nasılsa öyle serindim." Bir bahar serinliği gelsin yüreğinize sevgili okur. Çiçek gibi bir gün dileriz, iyi olduğumuz ve iyi kalabildiğimiz. Var
Her şey değişir de şu insan yok mu, insan zor değişir. Kendimiz bile güzel olanı bilir, doğru olanı anlar ama yine de değişmeye direniriz. Ne tuhaf. Kızılırmak'ın aynı kitabında geçer: "Bir şey bulmuştum. Yaşamayı kolaylaştıracak, güzelleştirecek bir şeydi. Unuttum sonra. Yine kendim oldum, kaçınılmaz ve imkânsız kendim." Belki bir
Reklam
Zamanın vicdansızlığı ne bela şey. Alıp götürüveriyor her şeyi. Güzel ya da çirkin. Unutulmaz ya da geçici. Fark etmiyor hiç. Serhan Ergin, "Gelmedin. Kayboldun, yok oldun. Bulamadım seni. Yıllar geçti. Fotoğrafın bile yoktu bende, zamanla yüzün silinmeye başladı belleğimde." der ve ekler: "Zaman geçtiği her şeyi un ufak ediyor,
Bu kalabalık ne fena. Bu sokaklar bu suratı asık adamlar, isteksizce işine, okuluna, vesaireye gidenler, etrafta büsbütün çirkin binalar, mutsuz herkes, korkunç bir manzara. Sonra bir sessizlik hasreti içimizde, bu gürültü ne fena. Baran'ın dediği gibi: "Bir insan susunca, sesi içinde dolaşmaya başlıyordu. İyice yayılıyordu. Sonunda
“Leeuwenhoek’in mikroskobu insanlara çok tuhaf bir şeyler gösteriyordu. Acaba sonsuzluk küçülerek de mi devam ediyor? Sadece göksel cisimlere doğru yayılan bir makro sonsuzluk yerine acaba bir de mikro sonsuzluk mu var? Çünkü bir su damlasına baktığınızda içinde milyonlarca canlının oynaşmakta olduğunu görüyorsunuz. Onların da parçalardan oluştuklarım görebiliyorsunuz ve bağlı oldukları mekanik ilkelerin çok farklı olabildiğini gözlemleyebiliyorsunuz.” Sayfa 42 - iletişim yayınları Sanat ve Arzu #ulusbaker
Ulus Baker
Ulus Baker
Sanat ve Arzu
Sanat ve Arzu
484 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.