Her deneme başarıyla sonuçlanmıyor. Yolunu düzgün çizemeyenler, yenilgiye uğruyor. Bazısı uyanmıyor, halının üzerinde yatmaya devam ediyor ya da bir sonraki pencereye çarpıp boynunu kırıyor. Bunlar, tıpkı bahçemizin kuytu bir köşesindeki çukurlarda yatan ölü kırlangıçlar gibi vicdanımızda yaşamayı sürdürüyorlar. Ama her darbede, her öğrenciyle bir daha deniyoruz. Deneyeceğiz. Onlar bizim öğrencilerimiz. Aralarından bazılarına duyulan sempati ya da antipati önemli değil. Onlara karşı beslediğimiz duyguların derecesini söyleyebilen, kötü niyetli biridir. Bizim bahsettiğimiz sevgi, bu tür bir sevgi değil. Baygın bir kırlangıç, canlandırılması gereken bir kırlangıçtır, o kadar.
Dil midir ol dil k'ola mahrûm-ı sûz u tâb-ı 'aşk
Kim alır zeytûn-ı hâmı deste revgândır murâd
Arzusu, yanışı olmayan, ateş bulunmayan gönül; gönül müdür? Ham zeytini kim ne yapsın, zeytini ele almaktan maksat yağdır.
Ölüm âsûde bahâr ülkesidir bir rinde;
Gönlü her yerde buhurdan gibi yıllarca tüter.
Ve serin serviler altında kalan kabrinde
Her seher bir gül açar; her gece bir bülbül öter.
Sana giden yolların kavşağında
Bir adam direniyor izini bulmak için
Siliyor tanyerine akan alın terini
Ufkunda sapsarı umudun rengi
Mavi yitik, beyaz kızgın ve siyah
Arıyor sessizce kaybolan günlerini
... Mesela; mana ile söz can ile ten gibi asla ayrılmaz. Gönül bir dalgıç gibi mana denizine dalar ve irfan incileri çıkarıp ibare ipine dizer. Dil ise bir gelin süsleyicisidir; ipe dizilmiş bu manzum cevherleri zaman dilberinin boynuna takar.
...Mesela; düşünce deniz, ilham ise bu denizdeki zihin istiridyesine düşen ve mana incisine dönen nisan yağmurudur. Bu inciler düşünce dalgalarıyla söz haline gelir ve kenara çıkar. Ancak söz yazılırsa kalıcı hale dönüşmüş olur, yoksa kaybolmaya mahkumdur.
Rüzgâr okşamaktayken bir anne gibi teni
Gecenin kolları sessizce yakalar seni
Anlarsın gözlerinin dolup boşaldığını
Anlarsın yalnızlığı ve yalnız kaldığını...
Masmavi bir denizin ortasında ve kırgın
İçiyorum çöllerin bütün susuzluğunu
Damla damla kuruttu bu sevda ve bu yangın
Mendillerin gözümde arayıp bulduğunu
Galiba evde oturmaya o kadar alışmışım ki sanki evden çıkınca gerçek bir dünyada yaşamıyorum. Evin dışında her yer sanki aynı, sanki bütün insanlar birbirine benziyor. Ne acıklı değil mi?