"... Neden böyle güzelsin hala? Yoksa ele avuca sığmayan ölüm mü aşık oldu sana? İnanayım mı, o iğrenç canavarın bu karanlıkta sevgilisi olasın diye seni sakladığına..?"
Ah, sevgili Juliet,
Neden böyle güzelsin hala? Yoksa
Ele avuca sığmayan ölüm mü aşık oldu sana?
İnanayım mı, o iğrenç canavarın bu karanlıkta
Sevgilisi olasın diye seni sakladığına?
Ah Aziz bey ah. Sana mı kızayım, seni bu hale getiten Meryeme mi, yoksa babana mı bilemedim....
Ayfer Tunç, oxuduğum ilk kitabıydı ve yazarı çok sevdim. Aziz bey hadisesi ve bir kaç diğer küçük hikayelerden oluşan kitap tamamen kadın ve erkek üzerine yazılmışdır ve hepsi de acıyla sonlanıyor, ya da çekilen acıların sonunda kavuşulan huzurla...
Hayat da öyle değil midir zaten, ölüm bize en ağır dert gibi görünür ama, bazıları ölümü hayatlarının ödülü gibi beklerler..
Yazarı sevmemim bir başka sebebi beni inandırmış olmasıydı, Aziz bey de dahil olmakla tüm hikayelerin birer yaşanmışlık olduğuna üzülerek inanadım.
İnsana acı duygusu veren şeyin çoğu zaman yara, hastalık, savaş değilde mutsuzluk, yalnızlık, anlaşılmamazlık olduğunu gösteriyor yazar ve haklıda.
Gözyaşlarıyla, büyük bir duygu yoğunluğuyla okuduğum bir eserdi, her kese tavsiye ederim
Xoş mütaliələr.
Dört nala koşan atlar
Uzaklara götürür beni,
Korkmadan, doludizgin.
Gören tanır beni,
Ve tanıyan
Yurtsuz Adam diye seslenir.
Haydi, haydi!
Asla bırakma beni,
"Neden böyle güzelsin hala? Yoksa
Ele avuca sığmayan ölüm mü aşık oldu sana?
İnanayım mı, o iğrenç canavarın bu karanlıkta
Sevgilisi olasın diye seni sakladığına?"