Furuğ Ferruhzad 29 Aralık 1934 tarihinde dünyaya gözlerini açmıştı. Zor bir çocukluğu olmuştu. Asker bir baba,dünyayı tek renk, tek ses gören bir anne.
Bu durumu şöyle anlatıyordu.”Baba, evi kışla ile karıştırır, çocuklarına emir erlerine davrandığı gibi davranırdı. Anne, yatılı okulun müdüresi gibiydi ya da kurmalı bebekleri sanırdı
Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî'ye felsefecilerden bir grup geldi. Suâl sormak istediklerini bildirdiler. Mevlânâ hazretleri bunları Şems-i Tebrîzî'ye havâle etti. Bunun üzerine onun yanına gittiler. Şems-i Tebrîzî hazretleri mescidde, talebelere bir kerpiçle teyemmüm nasıl yapılacağını gösteriyordu. Gelen felsefeciler üç suâl sormak
"Tanrı bize depremler, kasırgalar, hortumlar veriyor. Bize başımızın üzerine ateş kusan dağlar veriyor. Gemileri yutan okyanusları, doğayı veriyor. Ve doğa, gülümseyen bir katil aslında. Bize hastalıkları veriyor ki ölüm esnasında hayatımızın ağzımızdan dışarı akıp gittiğini hissedelim ve O'nun bize sadece ağızlarımızı verdiğine inanalım diye. O bize tutku, öfke, açgözlülük ve pislikle dolu kalpler veriyor. Böylece şiddeti yeryüzünde O'nun onuruna sürdürüyoruz. Gördüğümüz bu fırtına kadar saf olan başka bir ahlaki düzen daha yok. Başka yok. Olan sadece bu: Benim zorbalığım seninkini alt edebilir mi?"
Mevlana Celaleddin-i Rumi’ye birçok filozof sohbet etmek ve sorular sormak için gelirdi. Mevlana ise Şems'le sohbetleri başladıktan itibaren insanlarla bu tür
sohbetleri kendisi yapmaktan imtina ettiğinden Şems-i
Tebrizi’ye bırakırdı.
Bir gün yine öyle yapar ve sohbeti Şems'e bırakır. Filozoflar Şems'in yanına giderler. Şems o
Dayanak lazım insana, tutunacak dal lazım. Ne bileyim din lazım, iman lazım herhâlde. Yoksa tarikatlara, cemaatlere karşıydı İsmet Abi;
"Ismarlama olanına değil." derdi. "Konfeksiyona karşıyım! Baksana bize! Bin tane mal kesiyoruz bir partide. Bin adama giydiriyoruz. Hepsinin aynı ceketi... İş mi şimdi herkese aynı tip din iman? Çeşit çeşit inanalım aynı Allah'a! Ne olur ulan?"
Münafıkların benlik ve gurur göstermekle birlikte kendilerinden başka bütün insanları küçük gören hållerini daha net bir şekilde kendi ağızlarından dökülen şu ifadeler ortaya koymaktadır. "Ne zaman onlara: 'Şu güzel insanların iman ettiği gibi siz de iman edin.' denilse 'Yani o beyinsizlerin inandıkları gibi mi inanalım?' derler. Asıl beyinsizler kendileridir de farkında değiller.
Onlara “Diğer insanlar gibi siz de iman edin” denildiğinde, “Akılsızların inandıkları gibi biz de inanalım mı?” derler. Biline ki, asıl akılsızlar onlardır, fakat bilmezler.
İmamı Azam Bir Ateist Filozufu Susturdu
Gurubun reisi olan felsefeci, oradakilere; bazı sorularının olduğunu ve Bağdat’ın en büyük alimi ile karşılaşmak istediğini belirtir.
Orada bulunan cemaat, felsefecileri İmamı Azam hazretlerine götürürler. İmamı Azam hazretleri ise o esnada, talebelerine bir kerpiçle teyemmümün nasıl yapılacağını
Bir Grup Filozof Mevlana Celaleddin Rumî'ye (k.s) gelerek birkaç sual sormak istediklerini bildirdiler.Niyetleri bir şeyler öğrenmek değil müslümanları dinleri hakkında şüphe ve dine düşürmekti.Hz.Mevlana adamların halini hiç beğenmedi onları üstadı Şems-i Tebrizî'ye (k.s) gönderdi.Bunun Üzerine grup onun yanına gittiler.Şems-i Tebrizî
Bir Grup Filozof Mevlana Celaleddin Rumî'ye (k.s) gelerek birkaç sual sormak istediklerini bildirdiler.Niyetleri bir şeyler öğrenmek değil müslümanları dinleri hakkında şüphe ve dine düşürmekti.Hz.Mevlana adamların halini hiç beğenmedi onları üstadı Şems-i Tebrizî'ye (k.s) gönderdi.Bunun Üzerine grup onun yanına gittiler.Şems-i Tebrizî