Arthur schopenhauer'ın okuduğum ilk eseri ve bunun son olmayacağını da düşünüyorum ki bu kitabı da kitaplığımda yerini aldı. Yazarın kendisini ve eselerini bilsem de çok yatkın olduğum bir tür olmadığı için kitaplarını alıp okumadım ama bu kitapla birlikte bütün fikrim değişti tabii. Kitapla tanışmam tesadüfen karşıma çıkan bir inceleme
Esselâmu aleyküm ve rahmetu’llâhi ve berekâtûhû..
بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم
Öncelikle iyi ki okudum demek istiyorum, iyi ki nasip oldu da okudum Bu güzel esere benden önce kıymetli ablam
ℳüTℰᏉᎯℤıᎾᏦUℛℋᎯℕıℳ 'cığımın gözleri, elleri, hisleri değdi. Ondan da bana nasip oldu elhamdülillah. Yaşanmışlık var idi (çizili
Diriliş eri çalışkandır. Tembellik, nefsin yatağıdır, onun için. Baştan sona, Diriliş Toplumu, çalışkanlık esası üzerine, inceleme ve ilim aşkına bina edilmiştir.
İnsanların büyük kısmı, bu dünyayı geçici, hayal, yalan: yaşayan insanları da birer misafir olarak görür ve buradaki hayatın anlamı üzerine yoğunlaşır. Burası ''imtihan dünyası'' sözü dillerden düşmez. Aşık Veysel'e de dünyadan ne anladığını sormuşlar o da ''Say ki, bir pazar yeri dolaştım, üç metre bez aldım, gidiyorum'' demiş. Bilinen bir gerçek var ki, fakiri de, zengini de, yaşlısı da, genci de, şöhretlisi de, ünvanlısı da, makamlısı da aynı bezden götürüyor. Başka bir madde yok. Bezin kadifelisi, ipeklisi de yok. Gerçi olsa bile değişen bir şey yok. Herkes için sadece bir bez. Ancak ölümün gerçekliği hayatımızı doğrudan anlamsız kılmaz. İnsanlar arası ilişkilerde, sanatta, kültürde, hatta kariyer yolunda, maneviyattan sapılmadığı sürece, hayatımız bu dünya için gerekli olan anlamlı amaçlarla donatılabilir.
Ahmet Günbay Yıldızın kalemi hiç kötü olabilir mi... Ana karakterimiz bir yazar ve evlenme yaşlarında. Bir kızı seviyor o, onun biricik hicap gülüydü... sonrasında kızın çocukluktan beri tanıdığı kardeşim dediği kız bu erkeği sevmesi üzerine onu elde etmeye çalışıyor. Evlenmelerine ramen pes etmiyor... sonrasında yazarımızın söylediği bir söz üzerine yanlış anlaşılmalar ortaya çıkıyor ve hicap gülü adamı terk ediyor...
Tavsiyedir. Hem 15 temmuz gecesini derdinden içine almış bir yazı hem de aşkın kaybetme korkusu olduğunu gösteren muazzam bir yazıdır...
Son KaleAhmed Günbay Yıldız · Timaş Yayınları · 2017234 okunma
Manastırlar , baskı korkusu duymadan ve kimsenin zamanının çoğunu üretim işine harcama zorunluluğu olmaksızın doğal dünya üzerine sakin inceleme ve sınırlı tartışmaların yürütülebildiği yerlerdi.
"Faziletine ve yüksek kadınlığına inandığım anam ve kız kardeşim inkılap işlerinde bana inanmışlar ve hizmet etmişlerdir."
Mustafa Kemal Atatürk
Başlarken
Ana Türk
Selanik’in Yunanistan’a geçmesiyle doğup büyüdüğü toprakları terk etmek zorunda kalıp İstanbul’a yerleşen Zübeyde Hanım buradaki yıllarını yine evladından uzak ve çileler içinde geçirecektir.
. Oğlu Mustafa’nın Samsun’a geçip direniş başlatmasından sonra hükûmetin Zübeyde Hanım üzerindeki baskısı artmış, defalarca evi aranmış, oğlu hakkında çıkan haberler ve idam kararı onun üç buçuk sene gece gündüz ağlamasına neden olmuştur...
Zübeyde Hanım’ın hayatı Osmanlı Devleti'nin son yıllarına tesadüf etmiş ve çileler içinde geçmiştir. .
Genç yaşta kaybettiği üç çocuğunun acısının üzerine kocası Ali Rıza Bey’in vefat etmesi onun hayatında derin yaralar açmıştır. Bütün sevgisini verdiği oğlu Mustafa Kemal’in devleti kurtarma arzusu, Zübeyde Hanım’ın çileli yaşantısında ayrı bir sayfa açmış, hayatı boyunca yaşadığı zorlukların yanına oğlunun başına kötü bir şey geleceği endişesi de eklenmiştir. .
Bununla beraber Zübeyde Hanım oğlunun fikirlerine karşı çıkmamış, ömrü boyunca ona inanmış ve destek olmuştur..
Zübeyde Hanım, Millî Mücadele’nin sonlarına doğru oğlunun yanına Çankaya’ya geldiğinde sağlığını tamamen kaybetmiş durumdadır.
Ankara’daki son günleri hastalıklar içinde geçen Zübeyde Hanım, İzmir’e götürülmüş ve Milli Mücadelenin zaferle noktalanmasından kısa bir süre sonra vefat etmiştir.
Geriye bur ulusun liderini bırakmıştır
Ruhu şâd olsun
İlk göreviniz sürekli olarak fikir ve kararlarınıza bulaşan şu duygularınıza bakmaktır. Kendinizi sorgulamayı öğrenin: Bu öfke ya da kırgınlık niçin var? Sürekli ilgi çekme gereksini mi?
Böyle bir inceleme altında duygularınız size hükmetmeyi azaltacaktır. Başkalarının verdiklerine tepki göster mek yerine kendi adınıza düşünmeye başlayacaksınız. Duygular zihnimizi daraltır, güç ya da ilgi arzumuzu tatmin eden bir ya da iki fikir üzerine odaklanmamıza yol açar ve bu fikirler genellikle geri teper. Şimdi dingin bir ruhla çok geniş bir seçenek ve çözüm yelpazesini gözden geçirebilirsiniz. Ses gittikçe berraklaşacaktır. Harekete geçmeden, düşünecek ve stratejilerinizi yeniden değer lendireceksiniz. İnsanlar bitmek bilmeyen dramaları ve önemsiz duygularıyla çevrenizi kuşatınca, bu dikkat dağılmasından hoşlanmayacak, onların ötesini düşünmek için mantığınızı kullana caksınız. Sürekli antrenman yaparak güç kazanan bir sporcu gibi zihniniz daha esnek ve dayanıklı olacak. Berrak ve dingin bir zihinle başka hiç kimsenin öngöremeyeceği yanıtları ve yaratıcı çözümleri görebileceksiniz.
Asi Gökler | Ann Sei Lın
"Mavi denizin üstünde, bir tekne yapıyorum kuş tüyleriyle, kürek çekiyorum bulutların arasında..."
Kurura' nın, hizmetçi olarak yaşadığı gök şehri Midori, günün birinde dev bir ejderha (şikigami: Kağıttan yapılmış) tarafından saldırıya uğrar. Kurara arkadaşı Haru ile kaçmaya çalışırken, Hünerbaz(Kağıdı kontrol edebilen) Himura ile karşılaşır. Yolları kesişen üçlü kaçmayı başarır. Ancak Kurara bu kaçışın ardından yakın arkadaşı Haru hakkındaki en büyük sırrı öğrenir.
"Sönmekte olan bir yıldız kaydı göklerden, bir ağaç büyüdü düştüğü yerden..."
Kitap hem fantastik, hem Japon mitolojisinden esintiler taşıyor. Yazar çok güzel bir evren oluşturmuş. Beklentim olmadan başlayıp çok severek okuduğum bir kitap haline dönüştü. Bir evren düşünün: Yerde yaşayanlar ve Gökte yaşayanlar olarak ayrılmış. Bunların arasından şikigamiler özünü kaybetmemiş ve kaybetmiş olanlar, kaybetmiş olanlar genelde canavara dönüşüp zarar veriyor. Aynı zamanda kötü şikigamileri avlayan kağıt ustaları yani Hünerbazlar var. Evren üzerine yazabileceğim bir çok şey var. Ama fazlası spoilere girebilir. O yüzden hazır ikinci kitapta çıkmışken okuyun derim.
Bir yandan sistemle kıyasıya bir mü cadeleye tutuşan, bir yandan da açlık ve yoksunlukla sa vaşmak zorunda kalan bu kadınlar, ne ilginçtir ki gerek tiğinde kocalarını boşamakta hiç tereddüt etmemişler.
l226 Sonuç Niyetine ...
Belki de, kocaya bağlı, onun iradesine boyun eğen bir yaşam tarzından kopabildikleri için bu kadar özgür ve dirençli olabildiler. Eşini yaşamının sonuna dek bırakmayan Sevim Belli gibi örneklere ne diyeceğim merak ediliyorsa, söyleyeyim: Eh! Arada sırada da olsa Mihri Belli gibi birkaç doğru dürüst erkek çıkmıyor değil hani. ..
Portrelerle ilgili gözlemlerimi -fazla uzatmadan- burada kesiyorum. Çünkü en başında da söylediğim gibi bu çalışma, kadın ve mücadelesi üzerine bir değerlen dirme değil, kadınları görmezden gelmeyi, küçümseme yi alışkanlık haline getirmiş olan erkek egemen tarih an layışından dolayı kadınlardan özür dileme adına minik bir denemeciktir sadece ...
Son..