Merkezimiz olması gerektiği gibi içimizde kalsaydı, biz nereye adım atsak dünyanın merkezi orası olurdu. En güzel parti çağırılmadığımız partiymiş gibi hissetmezdik.
Çağrılmadığımız partiye çağrıldığımızda bu sefer o parti değil de çağırılmadığımız bir başka parti daha güzel, daha önemli hale gelmezdi. Karşı pencere filminde olduğu gibi, karşıdan baktığımız oda daha çekici gelmezdi bize. O odada gerçekten bulunduğumuzda da bu sefer yine karşıda olan "öteki oda"nın, yani bir başka odanın daha cazip olmasına şaşırmazdık. Bir yerlerde hayatın merkezi varmış da insanlar orada çok eğleniyorlarmış, çok önemli bir şeyler öğreniyorlarmış ya da yapıyorlarmış da biz o merkezi hep kaçırıyormuşuz gibi hissetmezdik
Kitaplar insanlara bir şeyler öğretir diyoruz ya bu kitapta kendinize katacak güzel şeyler yakalıyorsunuz yazar kendini bu konuda inspatlamış okumanızı tavsiye ederim..
"İnsanlar geçmişin izlerini taşıyor. Çocukken, gençken, büyüyüp gelişirken yaptımız her yanlışı yine yapıyoruz. İnsanlık değişmedi öğrenmedi"
Kadınlar harika bir içgüdüye sahiptir. Bariz olan hariç her şeyi keşfedebilirler.
—
Yüzlerini saklayanlar sadece çok çirkin ya da çok güzel kadınlardır.