Hz. İbrahim: Saadet; çalışıp kazanmak ve kazancını diğer insanlarla paylaşmaktır.
Hz. Musa: Saadet; nefsini hırs, aşırı istek firavunundan kurtarmaktır.
Hz. Âdem: Saadet, şeytana ve Havva'ya uymamaktadır.
Konfüçyüs: Bir tencere pirinç pilâvına bütün lezzetleri sığdırmaktadır.
Platon: Daima yüce şeyleri düşünmektedir.
Aristo: Mantık! İşte saadet!
Zerdüşt: Saadet, karanlıkta kalmamaktadır
Brahma: Saadet mi? Herkesin zannetiği neyse, onun aksidir.
Hz. İsa: Saadet; geçmiş zamanı unutmak, içinde bulunulan anı iyi değerlendirmek, geleceği düşünmemekle mümkündür.
Lokman Hekim: İnsanlar bu kelimeyi bütün hasletlerini bir sözle ifade emek için icat etmişler!
Hızır Aleyhisselâm: Saadet, bitmez tükenmez isteklerin giremediği gönüllerde bazan parıldayan bir hayalettir.
Hazret-i İdris ve İsa Aleyhimesselâm'ın tabaka-i hayatlarıdır ki, beşeriyet levazımatından tecerrüd ile, melek hayatı gibi bir hayata girerek nuranî bir letafet kesbeder. Âdeta beden-i misalî letafetinde ve cesed-i necmî nuraniyetinde olan cism-i dünyevîleriyle semavatta bulunurlar. Âhirzamanda Hazret-i İsa Aleyhisselâm gelecek, Şeriat-ı Muhammediye (A.S.M.) ile amel edecek mealindeki hadîsin sırrı şudur ki: Âhirzamanda felsefe-i tabiiyenin verdiği cereyan-ı küfrîye ve inkâr-ı uluhiyete karşı İsevîlik dini tasaffi ederek ve hurafattan tecerrüd edip İslâmiyete inkılab edeceği bir sırada, nasılki İsevîlik şahs-ı manevîsi, vahy-i semavî kılıncıyla o müdhiş dinsizliğin şahs-ı manevîsini öldürür; öyle de Hazret-i İsa Aleyhisselâm, İsevîlik şahs-ı manevîsini temsil ederek, dinsizliğin şahs-ı manevîsini temsil eden Deccal'ı öldürür.. yani inkâr-ı uluhiyet fikrini öldürecek.
[Hempherin i’tirâflarını türkçeye terceme ederken, aşağıdaki hâdiseyi hâtırladık: Bir lisede muallim idim. Dersde, bir talebem, (Hocam, harbde ölen müslimân şehîd olur mu?) dedi. (Evet olur) dedim. (Peygamber bunu haber verdi mi?) dedi. (Evet) dedim. (Denizde boğulursa da, şehîd olur mu?) dedi. (Evet olur. Hem de sevâbı dahâ çok olur) dedim.