Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Işıl AKTÜRK GÜNEŞ

''Uyumak istiyordu ama uyku tutmayacağını, en kötü düşüncelerin aklına yatakta geldiğini biliyordu.''
Sayfa 129 - 2. CiltKitabı okudu
Reklam
''Tanrı kimi mahvetmek isterse, önce aklını başından alır.''
Sayfa 13 - 2. CiltKitabı okudu
''Elma olgunlaşınca düşer... Peki neden düşer? Yerçekimi yüzünden mi, sapı inceldiği için mi, güneşten kuruduğu, ağırlaştığı, rüzgar salladığı için mi, altında duran çocuk onu yemek istediği için mi? Sebep hiçbiri. Bunların hepsi sadece bütün hayati, organik, doğal olayın meydana geldiği şartların denk düşmesidir. Elmanın, hücresel dokusu ayrıştığı için düştüğünü söyleyen botanikçi de, ağacın altında onu yemek isteyen ve bu amaçla dua ettiği için düştüğünü söyleyen çocuk da eşit derecede haklıdır. Napolyon'un Moskova'ya, gitmek istediği için gittiğini ve Aleksandr, mahvolmasını istediği için mahvolduğunu söyleyen kişi de haklı ve haksız olacaktır: Milyon pud ağırlığındaki, altı oyulmuş bir dağın, son işçi son kazmayı vurduğu için devrildiğini söyleyen kişinin haklı ve haksız olacağı gibi. Tarihsel olaylarda büyük olarak adlandırılan insanlar, olaya isim veren etiketlerdir ve bütün etiketler gibi olayın kendisiyle çok küçük bir ilgileri vardır. Onlara, kendi istekleriyle yapmışlar gibi görünen bütün eylemler, tarihsel anlamda istemsizce yapılmıştır, tarihin akışına bağlıdırlar ve sonsuzluk içinde önceden belirlenmişlerdir.''
Sayfa 7 - 2. CiltKitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
''Her insan kendisi için yaşar, kişisel amaçlarına ulaşmak için özgürlükten faydalanır ve şu ya da bu eylemi, şu anda gerçekleştirip gerçekleştiremeyeceğini tüm varlığıyla hisseder; ama onu, o eylemi zamanın belli bir anında gerçekleştirir gerçekleştirmez bu eylem artık geri alınamaz olur, tarihin bir parçası haline gelir, özgürlüğünü kaybeder ve önceden belirlenmiş bir anlam kazanır.''
Sayfa 6 - 2. CiltKitabı okudu
“Aşk, büyüklerin oyunu, yeniden çocuklaşmak, büyü, rengi atmış yaşamlarımızın çocukluktaki parlak renklerle dolu dünyaya dönüşmesi birden.”
Sayfa 247Kitabı okudu
Reklam
“Yaşadığımız dünyada her şey kesin çizgilerle belirlenmiş sanki. Var olan roller, kalıplar, yargılar, düzenler ve düzensizlikler içinde, kendi çizgimizde dümdüz yaşayıp gitmeye çalışıyoruz. Yanlışlıklar yapmaktan çok korkarak alışılmış oyunları oynuyoruz. Aynı saatlerde aynı yollarda işe gidip geliyoruz. Hiç düşündün mü her şey ne kadar aynı. Çevremizde aynı insanlar, aynı kaygılar, aynı sıkıntılar ve sevinçler. Durmadan konuşuyoruz ama ne konuşuyoruz? Evlerde, lokanta ve barlarda, sokaklarda, parklarda, hatta düşlerimizde bile, konuşarak bu aynılıktan kurtulmayı umuyoruz. Ben, diyoruz, ben böyleyim, böyle severim, şöyle isterim, bunu yaparım. Dondurulmuş düşünceler, belletilmiş öğretiler ve sınırlı seçeneklerle oluşturulmuş bir dünyada dibe batmamak için çırpınıp duruyoruz böylece. (...) Bu karmaşa içinde inceliklerimizi derinlere itiyoruz. Evet, içimizde, incecik, çocukça bir ruh, binbir renk, büyü, düş ve binlerce anı gizli. Bunları ortaya dökmekten korkuyoruz. Aykırılık ve kınanma korkusuyla bütün bunlar bizde yokmuş ya da çoktan yitirmişiz gibi davranıyoruz. Büyümek ve düşlerimizi yitirmek en büyük erdemmiş gibi sanki. Ama belki de gerçekten yitiriyoruz gündelik yaşamın yalın kaygıları içinde de farkında bile olmuyoruz, nasıl, ne zaman yitirmiş olduğumuzu.”
Sayfa 246Kitabı okudu
Sofra
“Kimin sofrası büyükse onun, sofrasını çaldığı biri vardır. Ama ki­min sofrası çok büyükse onun, sofrasını çaldığı bir toplum vardır.“
sus
“Ağzı olanlar susmaz. Konuşur, bağırır, haykırır onlar. Ama aslolan susmaktır. Ağzı olanlar değil, düşüncesi olanlar susar.”
Konuşmamak
“İki kişi konuşmaz: Biri hiç düşünmeyen, biri çok düşünen.”
Sayılarla Düşünmek
“Sayılar yürüdükçe, 2, 3, 4, 5. . . oldukça her sonraki sayı; kendin­den öncekilere borçlanmış demektir. Kendinden öncekilere borcu olmayan, borçsuz olan "1" en mutlu sayıdır.“
Reklam
Bir Ayaklanmanın Yıldönümünde
Seçim kaç yılda bir olursa olsun toplumu yönetenler her sabah yeniden seçildiklerini bilmelidirler. Bu duygudan ayrıldıkları gün toplum dikilir karşılarına. * Her ayaklanmanın bir gerekçesi vardır. Toplum, ayaklanmadan çok önce bütün durumlarıyla söyler bunu. Toplumu yönetenler duymamazlık, anlamamazlık içinde kalırlarsa gerekçesini ayaklanmasıyla uygular toplum. * Toplumu yönetenler "arada bir" kendilerini toplumun iş başına getirdiğini unuturlar. Kendi çıkarları için çalışmaya başlarlar. İşte toplum uyarır onları "arada bir".
Güç
Güç, istemenin kımıldanışıdır. * Savaşı yapan güçtür. Ama barışı yapan daha büyük bir güçtür.
“O gece eve döndün, hemen yattın ve her şeyi unutmak ister gibi çabucak uyudun, diyor Su. Sen zaten en zor zamanlardan böyle kaçarsın.”
Sayfa 191Kitabı okudu
Leke Denilen
Leke nedir? Tuttuğumuzdan, değdiğimizden sonra, bizde kalan. Kara belki, ak belki. * Lekelerimiz "ak"sa ne mutlu. Tuttuklarımızın, değdiklerimizin bize bıraktığı aklar an kılar bizi. * Leke yavaşça bulaşır. Belki belirsiz bir tadı bile vardır her lekenin. * "Ak" lekeleri biz öderiz. Kara lekeler "öder" bizi. * Biz kendi kendimizi lekeleriz. Hiç kimse, hiç kimseyi gerçek an­lamıyla "lekeleyemez". * "On parmağında on leke" derler. Bu, herkesi lekelemek isteyenlerin lekeli olduklarını anlatır. * Çoğu kez böyledir: Birisi birisini lekelerken kendi tuttuklarına, değdiklerine bulaşır, lekeler kendini. * Lekelemek bize kolay gelir. Alırız bir karayı, atarız kızdıklarımızın üstüne. Leke, oraya varır mı varmaz mı, bu bir "yerini sevme" ko­nusudur. Ama avuçlarımız attığımız karayla doludur artık. * Yerini sevmesi, lekenin bulaşabilmesi için ilk gerektir. Attığımız lekeler "yerini sevmezse" çabalarımız boşunadır hep. Orada kalmaz leke, tutmaz leke. * Lekenin tutması, bulaştığı yerde, küçük bile olsa, bir alan bula­bilmesiyle oranlıdır. Değilse, bin yıl çabalasak karanın yeri yoktur ak üzerinde. * Geceler lekelerimizi saklayamaz. Tam tersine, büyür geceleyin lekelerimiz. * Bir özelliği de bulaştığı yerden artık hiç çıkmamasıdır lekenin. Lekeleri yok edemez ölüm bile.
“Etrafınıza üç gün sonra bir daha hiç göremeyecekmiş gibi bakın. Üç gün sonra bir daha hiç duyamayacakmış gibi dinleyiniz sesleri. Belki o zaman her zaman bakıp da göremediğiniz, işitip de güzel bulamadığınız ne harikalarla karşılaşacaksınız.”
2.332 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.