Öncelemek. Yani daha önemli olanı daha az önemli olanın önüne geçirmek Karadavi nazarında. Olası bir yanlış anlamanın önüne geçmek lazım. Yazar öncelediği şeyleri söylerken arkada kalanın önemsiz olduğundan dem vurmuyor.Sunduğu örneklerle de görüşlerini destekliyor. Kitabı okuyup örnekleri incelerken şunu sormak gerekti: "Biz bunu böyle
Kitabı Arapçadan Türkçeye çeviren hocamız daha kapsamlı ve anlaşılır olması için kitabın ismini şu şekilde ifade ediyor:
"Dengeli Bir İslam Anlayışının Temel Parametreleri".
Kitaba bu yeni ismiyle bakacak olursak tamda Rabbimizin bizden istediği bir din anlayışının ifade edildiğini görüyoruz.
Uçlarda gezinmeden "vasat bir ümmet" / 'orta yolu takip eden bir ümmet' anlayışı.
Gündelik yaşamımızda nasıl ki önceliklerimiz var ve bunlar yerine ve zamanına göre şekilleniyorsa dini hayatımızda da pek tabi önceliklerimiz olmalı. Olmalı ki detaylarda boğulmadan zamana ve zemine en uygun şekilde ibadet taatimizi yerine getirelim.
Özet mahiyetindeki şu sözü buraya eklemek istiyorum:
"Akıllı, iyiyi kötüden ayırt eden değil,
iki hayrın hangisinin daha hayırlı ve
iki şerrin hangisinin daha şerli olduğunu bilenlerdir."
mücadeleyi bu mecrada herhangi bir şekilde saptırmak, furu fikhı, hata akaidin detay konularinda veya öncelik verilmesi
gereken ameller hususunda ya da farklı cüzî meselelerde
alinacak tavirlar konusunda birbirine muhälif olan müslümanlarin bizzat kendinden düşman icad etme girişiminden ve her
gözetleyen, dönüp dolaşan, müslümanları birbirine vurdurmak, onlari seyredip sonunda öldürücü darbeyi vurmak isteyen hakiki düşmandan hiç haberdar olmamak demektir.
islam davetçilerinden olup da kim bilmeden bu gaflete düşersen bu onun hakkinda bir musibettir. çünkü böyle bir meseleyi
bilmemek büyük bir tehlikedir. Kim bilerek ve kasden böyle yaparsa bu onun hakkında daha buyuk bir musibettir ve tehlikesi de daha çoktur. Zira onun durumu Islam'a Islam ümmetine ve Islam'in uyanışına ihanet mesabesindedir. Nitekim
rahmetli bir şâir şöyle demiştir:
Bilmiyorsan musibet işte budur
Biliyorsan-musibet daha büyüktür.
Kendi içlerinde samimi olan bazı Müslümanların, câmilerle dolu şehirlerde câmi yapmak için yardımda bulunduklarını gördüm. Bu kişiler bazen yarım milyon, bir milyon veya daha fazla dolar veya cüneyh ödeme yükümlülüğü altına girmektedirler. Ancak bu meblağın bir mislini, yarısını hatta çeğreğini, İslam daveti için, küfür ve imansızlığa karşı koymak için, dinin yerleşmesi ve hâkim olması için veya yapacak adam bulunup da malî kaynağın bulunamadığı benzer büyük hedefler için talep ettiğin vakit seni dinleyen bir kulak ya da kabulle karşılayan bir cevap bulamazsın. Çünkü onlar adamlardan oluşan bir bina değil, taşlardan oluşan bir bina yapmaya inanıyorlar!
kendi işlerinde samimi olan bazı Müslümanların camilerle dolu şehirlerde cami yapmak için yardımda bulunduklarını gördüm. Bu kişiler bazen yarım milyon bir milyon veya daha fazla dolar veya cüneyh ödeme yükümlülüğü altına girmektedirler. Ancak bu meblağın bir mislini yarısını hatta çeyreğini İslam Daveti için küfür ve imansizliga karşı koymak için dinin yerleşmesi ve hakim olması için veya yapacak adam bulunup da mali kaynağin bulunamadığı benzer büyük hedefler için talep ettiğin vakit seni dinleyen bir kulak ya da kabulle karşılayan bir cevap bulamazsın.
çünkü onlar adamlardan oluşan bir bina değil, taşlardan oluşan bir bina yapmaya inanıyorlar.
İbadetlerine sıkıca bağlı ve devamlı gençler gördüm. Bunlar da, âsi ve dinden sapmış olmalarını gerekçe göstererek, babalarına katı, analarına kaba, kız ve erkek kardeşlerine de merhametsiz davranıyorlardı. Bunlar söz konusu davranışları gösterirken, Yüce Allah’ın, müşrik, olup çocuklarıyla şirk konusunda mücadele ediyor bütün güçleriyle onları İslam'dan saptırmaya çalışıyor olsalar bile, ana-babaya iyilikte bulunmayı tavsiye ettiğini unutuyorlardı. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
“(Anne-babana saygılı ol;) ama eğer senin şirk koşman (aklının ilahlık yakıştıramayacağı bir şeye benimle birlikte ilahlık yakıştırman) için zorlarlarsa onlara uyma; (0 durumda bile) onlara bu dünyada iyilikle davran... ” (Lokman 31/15)
Kendi içlerinde samimi olan bazı Müslümanların, câmilerle dolu şehirlerde câmi yapmak için yardımda bulunduklarını gördüm. Bu kişiler bazen yarım milyon, bir milyon veya daha fazla dolar veya cüneyh ödeme yükümlülüğü altına girmektedirler. Ancak bu meblağın bir mislini, yarısını hatta çeğreğini, İslam daveti için, küfür ve imansızlığa karşı koymak için, dinin yerleşmesi ve hâkim olması için veya yapacak adam bulunup da malî kaynağın bulunamadığı benzer büyük hedefler için talep ettiğin vakit seni dinleyen bir kulak ya da kabulle karşılayan bir cevap bulamazsın. Çünkü onlar adamlardan oluşan bir bina değil, taşlardan oluşan bir bina yapmaya inanıyorlar!