Atatürk,Başkumandanlık Muhaberesinin yıl dönümünü 1925 yılında Kastamonu'da geçirmek istedi ve 24 Ağustosta seyahate çıktı.İnebolu'ya kadar uzanan bu seyahatinde,her uğradığı terde cemiyetlerle geniş temaslarda bulunarak şapka inkılabını ilan etti. Şapka giymek o zamana kadar dinsizliğin başlıca alameti sayılıyordu.Bir taraftan şekil meselesi görünmekle beraber, bu heyulanın zihinlerden kaldırılması, cemiyet anlayışına getirilen değişiklik itibariyle önemli bir eser sayılmalıdır.
Sayfa 470 - Bilgi YayıneviKitabı okudu
469 syf.
8/10 puan verdi
·
7 günde okudu
Bu hadiseler Nikaragua'da değil Türkiye'de olmuş!
Kitap her ne kadar 1908 - 1980 arası dönemi anlattığını iddia etse de esasen 1908 - 1963 arasındaki darbe ve darbe girişimlerini anlatmış. 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 muhtıra ve darbelerine ise hemen hemen hiç girmemiş. Kitabın 1986 yılı basımı olduğunu düşünürsek yazarında kitabın sonunda dediği gibi henüz (12 Eylül için) o döneme ait yazılmış hatıralar yokmuş. Ama neden 12 Mart muhtırasına girmemiş anlam veremedim. Kitabın ilk bölümünde rahmetli Eşref Sencer Kuşçubaşı'nın daha Osmanlı zamanında vefat ettiğini yazması o şahsiyetin 1964 yılında vefat ettiğini bilen beni kitaptaki bilgiler hakkında kuşkuya düşürdü. Tarihinin hemen hemen her döneminde siyasete az-çok, iyi-kötü bulaşmış olan ordunun bu badireli dönemlerden hep bir bilge, büyük devlet adamının tavır ve davranışları ile en az zararla atlattığını, ülkenin her defasında ucuz kurtulduğunu zaten biliyoruz, Alemdar Mustafa Paşa'dan, Sokullu'ya, Mustafa Kemal'den Köprülü Mehmet Paşa'ya kadar hep bir bilge adam durumu idare etmiş. Bu kitapta da İsmet Inönü'nün devlet adamlığı ve bilge kişiliğine insan hayran oluyor. Ve insan kahrederek soruyor "Hep biri mi kurtaracak bizi felaketlerden?" Kitapta zalim sivillerden gözü dönmüş askerlere, çıkarcı dostlardan her devrin dostlarına kadar Latin Amerikayı aratmayacak cunta hikaye ve fantezileri ile karşılaşıyorsunuz. Allah korumuş diyor insan. İyi okumalar...
Bir İhtilal Daha Var
Bir İhtilal Daha VarÖrsan Öymen · Doğan Kitap · 201043 okunma
Reklam
Karabekir’in en yakın arkadaşı İsmet İnönü de şöyle diyor: “O günlerde, Kazım Karabekir Paşaya sormuş olsalardı, ‘bu vazifeyi [Ordu Müfettişliği] ona vermeyin’ derdi. Karabekir Paşa, öteden beri Atatürk’ten korkardı ve onu sevmezdi. Ama bu his, tek taraflı değildi. Karşılıklı ikisi de, birbirlerini sevmezlerdi. K. Karabekir Paşa, İstanbul’da iken, Atatürk’le beraber olacağım diye endişe ederdi. Erzurum’a giderken, ‘korkuyorum, sen de onunla beraber olacaksın’ demiştir. Korktuğu da başına geldi.”(Hatıralar, 1.C., s.175)
Sayfa 624 - Bilgi Yayınevi, 6. BasımKitabı okudu
Birinci İnönü Muharebesi
İsmet İnönü de sonucu, hiçbir abartıya sapmadan değerlendirmektedir: “Aslında Birinci İnönü Muharebesi, askeri bakımdan mütevazi ölçüde bir muharebedir. Yunanlılar taarruz etmişler, bizim mevkileri söktürmüşler, bundan sonra hazırlıksız geldiklerini, ilerisinin daha çok tehlikeli olduğunu anlayarak, kendileri çekilip gitmişlerdir. Yunan ordusu Başkumandan Papulas, Ethem ile de ayrı bir cephede muharebe ettiğimizi hesaba katarak, bizden böyle bir mukavemet (direnme) beklemiyordu. Fakat 9 ve 10 Ocak günleri, bizim mukabil taarruzlarımızla karşılaşıp, o zamana kadar Anadolu’da görmediği bir muharebe tarzına Türk ordusunda rastlayınca, ‘keşif yaptım, bu kadarı kâfi, öğrendik’ dedi ve bıraktı, gitti. Yani muharebede ısrar etmedi. Birinci İnönü Muharebesi, daha ziyade Kuva-yı Seyyare’nin, Yunanlılarla birlikte gelişen taarruzunun muvaffak olmaması şeklinde bir adım telakki edilmek lazımdır.” (Hatıralar 1. Cilt, s.243)
Sayfa 500 - 501, Bilgi Yayınevi, 6. BasımKitabı okudu
İmparatorluğunun son zamanlarında ve cumhuriyetten sonra demokratik mücadelenin soysuzlaştığı günlerde hakimlere türlü baskılar yapılmıştır. Türk hakimleri Bu baskılara karşı koymaya muvaffak olmuşlardır. Gelecek zamanlarda da Türkiye'de adaletin bu tabiatta hâkimler tarafından sağlanacağından benim zerre kadar şüphem yoktur.
Sayfa 404 - Bilgi YayıneviKitabı okudu
Benim kanaatimce yargıçlık sanatı Muhariplik vasfı gibi Türk milletinin tabii kabiliyetlerindendir. Mütareke ve işgal sırasında İstanbul'da hepimizin işleri olurdu ve ailemize efradı bulunurdu. Bunlar mahkemeye giderlerdi. Aylardan beri maaş almamış, zaruret içindeki Hakimler, bizim ailelerimizi Kuvayi Milliyeci akrabası diye mahkum ettirmek için hakimi tesir altında bulundurmak isteyen şirret davacılara karşı adaleti yerine getirmekte tereddüt etmezlerdi.
Sayfa 404 - Bilgi YayıneviKitabı okudu
Reklam
413 öğeden 371 ile 380 arasındakiler gösteriliyor.