Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Köy Enstitüleri üzerine yazılan kitaplar.
1. Adıyaman Süleyman: Okul Uygulama Bahçeleri • Kendi Yayını 4. Bası 1963 2. Ağanoğlu Halit: Köy Enstitüleri Yolunda • İstanbul, 1949-A Sait Basımevi 3. Akalın Bedri: Köy Enstitülerinde Müzik Eğitimi Klavuzu • İstanbul, 1945-Milli Eğitim Basımevi 4. Akın Galip: Tonguç'un Kır Çiçekleri • Güldikeni Yayınları -
Kıssadan Hisse Demişler…
Seçimlerden %50 oy alarak başbakan olan Süleyman Demirel, meclisin ilk günü meclis binasında İsmet İnönü ile karşılaşır. İnönü sorar; - Meclisin kaç merdiveni var Süleyman biliyor musun? Demirel, - Bilmiyorum! Beklemediği bir soruyu yanitsız bırakan Demirel içten içe bozulmuştur. Birkaç gün sonra yine mecliste İnönü'nün yanına giden Demirel kulağına eğilerek; Efendim, meclisin 220 merdiveni var! der. - Kime saydırdın? diye sorar İnönü. Demirel: - Bizzat ben saydım efendim! Der. Ve bunun üzerine İnönü'den tarihi bir söz duyar; "Bak Süleyman, lider odur ki zor işlerle uğraşsın. Lider basit işleri kendi yapmaz. Bak mesela ben meclisin kaç merdiveni olduğunu bilmiyordum. Sana saydırdım."
Reklam
Hitler'den Nihal Atsız'a Kısa Bir Türkiye Tarihi İncelmesi
FAŞİZM YOK OLMAZ PUSUYA YATAR... Faşizmin Türkiye Siyasetine etkisi ve ardı sıra gelen kavgaların kökünü, İkinci Dünya Savaşı döneminde aramak çok yanlış bir bakış açısı olmasa gerek… Bu konuda çalışan birçok toplum bilimci ya da incelemeci Türk siyasetinde faşizmin doğuşu, gelişimi ve sonrası üzerine dikkat çekici saptamalar yapmışlardır.
Arapların Türklere İhanetleri
Talas Savaşı Emevi komutanları bu savaşta hem kendi halklarına hem de müttefik olarak savaşa girdikleri Türkler’e ihanet etmişler, terkettikleri mevziler dolayısıyla Arap-Türk müttefikliğine 5000 kayba malolmuşlardır. ’Her kim Türklerden baş getirirse yüz dirhem vereceğim. imdi müslümanlar bir bir türklerin başını kesip getirip 100 dirhemi
24 Temmuz 1923
2008 yılında Ankara'ya İsviçre'den çok değerli bir armağan gelir. Lozan Antlaşması'nın üzerinde imzalandığı masa... O masa Ankara'da eski TBMM'de sergilenmektedir. İyi güzel de, tarihimizin en önemli antlaşması olan Lozan'da önemli olan masa mıdır, kalem midir? Masanın nerede olduğunu biliyoruz, peki kalem nerede? İsmet İnönü o kalemi beraberinde Türkiye'ye getirmiştir. Kalem de bizde. İsmet İnönü o kalemi İstanbul Üniversitesi'ne vermiştir. Masa Ankara'da, kalem İstanbul'da. Ama ne yazık ki kalem günümüzde kaybolmuştur. Lozan masası İsviçre tarafından korunmuş ve bize armağan edilmişse de o değerli imzaların atıldığı kaleme biz sahip çıkamadık.
Biz biliyoruz da işine gelmeyen vicdan yoksunları bilmiyor ya da biliyor! Dışardan bakınca güllük gülüstanlık olmuyor "Türkiye karanlığın içinde.. CHP DEĞİŞİR Mİ ??? 5 HATIRLA SEVGİLİ 5 ”TÜRKİYE’Yİ , MUSTAFA KEMAL’İN ÖLÜMÜNDEN SONRA , BUDALA VE APTALLAR YÖNETMEKTEDİR ” Bu sözü dünyanın 6 yıl milyonlarca kişinin kanıyla
Reklam
Siyasette 35 Yıl 1. Cilt - Süleyman Arif Emre
Siyasetten Uzak Durun Diyenler Dindarlara Karşı Cevap..! Ehil kişiler siyasetten kaçınırsa, o cemiyette yaşayanların şikayet etmeye hakları olmaz. Siyasetten Uzak Durun Diyenler Dindarlar..! 1- Siyaset bir bataklıktır, yaklaşmamak lazım. 2- Siyaset iyi insanların işi değildir. 3- Müslüman siyasetle uğraşmaz. İbadetinde, işinde
Harf İnkılabında asıl maksat İslamsızlaştırmaktı
İnkılap Tarihi maalesef tam bir aptallaştırma aracı. Halkımızın zekâsıyla alay edilmekte ve pırıl pırıl gençler, çocuklar aptallaştırıcı tarih masallarıyla sözüm ona 'eğitilmektedir'. Aslındaysa beyinleri yıkanmakta ve yıllarca ve zorla kendilerine belletilen tarihi başka türlü düşünemez hale getirilmektedir. Harf İnkılabı'na gerekçe diye
= TÜRK DÜNYASI GÜNÜ =
. Bu günü kuru kuruya, hamasi laflarla kutlamanın bir manası yok. Bugünün varacağı nihai hedef Turan Türk Birliği olmalıdır. Dünya Türklerinin tek seçeneği budur. PROF. DR. NURULLAH ÇETİN İLE TURANCILIK ÜZERİNE BİR SÖYLEŞİ Vedat Toruk: Hocam “Turan” kelimesi ne demektir? Prof. Dr. Nurullah Çetin: “Tur”, “Türk” demektir. “an” eki Farsça çokluk
1925 yılında Diyarbakır 'da görev yapan Şark İstiklal Mahkemesi başsavcısı Süreyya Özgeevren 1957 yılında Dünya Gazetesinde yayınladığı anılarından birini anlatır : "Bir gün mahkemeye kara  yağız,  yiğit bir Kürt genci getirdiler . Hakimler sorguya çekti. Türkçe bilmediği anlaşılınca,  hakimler danıştılar ve delikanlının idamına karar verdiler . Mahkemenin idam gerekçesi dehşet vericidir: Türkçe bilmeyen bir kimseden bu memlekete hayır gelmeyeceğinden idamına karar verildi . Hemen o gece çocuğu götürüp astılar.  Dağkapıda Yalova adlı bir otel vardı.  Orada kalıyordum.  Uyur uyumaz o Türkçe bilmeyen çocuk rüyama girerek boğazıma sarıldı ve niye beni bıraktın beni idam ettirdin ? Diye tehdit etti . Sabaha kadar bu hal iki üç kere tekrarladı . Deliye dönmüştüm.  Sabahleyin mahkemeye gittim ve hakim arkadaşlara dedim ki ,  "Birader , Türkçe bilmeyenleri asarsak tüm Diyarbakırlıları , hatta tüm Doğuluları asmamız lazım.  Biz buraya suçluları cezalandırmaya  geldik . " Rüyada başıma gelenleri onlara anlattım ; Mazhar Müfit ve öteki hakimler " Sen karışma,  bu bizim işimizdir. " dediler Ben de savcılığımı  ileri sürdüm aramızda münakaşa , ağız kavgasına kadar ilerledi . Ben ve onlar şifreyle durumu Ankara 'ya bildirdik . Bir hafta sonra Başvekil ismet inönü'den şu telgrafı aldım; "Ahmet Süreyya Bey , Diyarbakır İstiklal Mahkemesi Başsavcısı.. Gayemiz Kürtlerin ve Kürtçülüğün kafasının ebediyen ezilmesidir.  Hakim arkadaşlarınla anlaş.  Gözlerinden öperim.  "
82 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.