İSTANBUL-ELBİSTANBUL
Sanki bir kabus gibi kabus olur geceler
Ve yahut kovalıyor beni bin bir cüceler
Sen uzaksın ben yakın bütün mevzu bu şifre
Hasretin huysuzluğu eder aşkı deşifre
Sanki bir mevzu gece
Kelimeler bin hece
İSTANBUL-ELBİSTANBUL
Sanki bir kabus gibi kabus olur geceler
Ve yahut kovalıyor beni bin bir cüceler
Sen uzaksın ben yakın bütün mevzu bu şifre
Hasretin huysuzluğu eder aşkı deşifre
Sanki bir mevzu gece
Kelimeler bin hece
Mısır Seferi'nden dönen Koca Yavuz, hem halifelik unvanını getiriyordu hem de Mukaddes Emanetleri. Devletin topraklarını üç kat büyütmüş bir padişah olarak onun gelişi İstanbul'da heyecan dalgaları oluşturuyordu. Halk haftalardır ayaktaydı. Derken beklenen ordu Üsküdar'a yanaştı. Gündüz vakti idi. Karşıya geçilebilirdi. Padişah istirahat emri verdi. Devlet adamları şaşırmıştı. Payitahta bu kadar yaklaşmışken iş miydi bu durum! Sebebi sorulduğunda tarihin kulak kesilip dinleyeceği şu ibret dolu sözler duyulacaktı, "Halk uzun zamandır bu dönüşü beklemektedir. Şehre gündüz girersek bu başarıyı bizden bilen insanlar alkış tutacaklardır. Hâlbuki bu başarı bizden değil Allah'tandır."
Koca ordu başlarındaki büyük Sultan ile birlikte geceyi bekler ve insanlar yataklarına çekildikten sonra şehre girerler. İşte Osmanlı bu durumunu muhafaza ettiği müddetçe büyük kalabilmiş, ne zaman ki bu değerlerini unutmuş, zayıflamış ve nihayetinde yıkılıp gitmiş...
“Bir şarkıyı dinlerken aynı şeyleri hissetmek kucaklaşmadır.”
Kucaklaşan gerçek dostluğu, iki öksüz canı, bir maymunla bir çocuğu bir ağıtta birleştiren, bazen gülümseten bazen de gözlerimden süzülen damlalara engel olamadığım, Osmanlı Dönemi’nden bir İstanbul romanı.
İstanbul romanı dediysem sıradan bir kurgudan bahsetmiyorum. İlk cümleleriyle
Koyu bir çay sefasında, İstanbul kahvehanesinde,
Yaktığım cigara dumanları gibi dolaşmakta karanlık
Umurumda değil…
Seyrettiğim güzelliğiyle büyüleyen İstanbul raksına müstehak ilticam var.
Vuslatımızı bir yere not ettiğimizi bildiğimden,
Mühürsüz güvende Yedi Tepe’yle ikimiz de mutluyuz.
Ben onun şairiyim, o benim şiirim,
O, benim başlıklarıma sığınır, katar sularını hecelerime,
Avuçlarımda ıslıklı bir düğüne karışır ‘Dokuzuncu Hariciye Koğuşu’
...
Rahle-i İnsan (Şiir Kitabından)