Osmanlı payitahtında; deniz, hanımeli, gül, incir, limon, kavun kokan, mürver ve sedir ağaçlarıyla kaplı, ezan ve ilahi sesleriyle dolu kenti kaplayan korku ve baskı, bu toprakların hem tutucu, hem kışkırtıcı iklimini oluşturuyor; bu iklimde, yasaklarla ve günahlarla kuşatılan duygularını sürekli olarak en derinlerinde saklayan insanların ruhları zifiri karanlık gecelere dönüyordu ve duygular aniden havai fişek gibi patlayıveriyordu; o karanlıkta fişeğin ışığı kimi aydınlatırsa, kim o ışık fıskıyesinin içine girerse ona âşık olunuyor, aşklar korkularla beslenip büyütülüyordu. Fayton gezmelerinde, kayık safalarında siyah, yeşil, mor maşlahların altından çevreyi kolaçan eden kadın gözleri hep aynı şeyi, aniden parlayacak ışık fıskıyesinin aydınlatacağı yüzü arıyordu.