Çünkü anladım ki bu ülkedeki sorun, bilgi ya da anlayış eksikliğinden kaynaklanmıyor. Öğretebileceğiniz hiçbir şey yok. Her şeyi sizden benden iyi biliyorlar ama kötü niyetliler. Bildiklerini okuyorlar. Bu ülkede karar sistemini elinde bulunduranlara hiçbir şey yapamazsınız. Çünkü halk salak ve saf. Halkın salak olduğu bir ülkedeki demokrasi de diktatörlük ve seçimle gelen krallar demektir.
Anladım ki bu ülkedeki sorun, bilgi ya da anlayış eksikliğinden kaynaklanmıyor. Öğretebileceğiniz hiçbir şey yok. Her şeyi sizden benden iyi biliyorlar ama kötü niyetliler. Bildiklerini okuyorlar. Bu ülkede karar sistemini elinde bulunduranlara hiçbir şey yapamazsınız. Çünkü halk salak ve saf. Halkın salak olduğu bir ülkedeki demokrasi de diktatörlük ve seçimle gelen krallar demektir.
"... anladım ki bu ülkedeki sorun, bilgi ya da anlayış eksikliğinden kaynaklanmıyor. Öğretebileceğiniz hiçbir şey yok. Her şeyi sizden benden iyi biliyorlar ama kötü niyetliler. Bildiklerini okuyorlar. Bu ülkede karar sistemini elinde bulunduranlara hiçbir şey yapamazsınız. Çünkü halk salak ve saf. Halkın salak olduğu bir ülkedeki demokrasi de diktatörlük ve seçimle gelen krallar demektir."
“Çünkü anladım ki bu ülkedeki sorun, bilgi ya da anlayış eksikliğinden kaynaklanmıyor. Öğretebileceğiniz hiçbir şey yok. Her şeyi sizden benden daha iyi biliyorlar ama kötü niyetliler. Bildiklerini okuyorlar. Bu ülkede karar sistemini elinde bulunduranlara hiçbir şey yapamazsınız. Çünkü halk salak ve saf. Halkın salak olduğu bu ülkedeki demokrasi de diktatörlük ve seçimle gelen krallar demektir.”
"Çünkü anladım ki bu ülkede sorun bilgi ya da anlayış eksikliğinden kaynaklanmıyor. öğretebileceğiniz hiçbir şey yok. Her şeyi sizden benden iyi biliyorlar ama kötü niyetliler. bildiklerini okuyorlar. Bu ülkede karar sistemini elinde bulunduranlara hiçbir şey yapamazsınız. Çünkü halk salak ve saf halkın salak olduğu bir ülkede demokrasi de diktatörlük ve Seçimle gelen krallar demektir."
... "Yıllar boyunca devleti temsil ettiğimi sandım" diyordu. "Sonra kendi kendime devletin beni temsil edip edemeyeceğini sordum. Bir de baktım ki onlar beni temsil edecek dürüstlükte ve düzeyde değil. Bunun üzerine dünyadan elimi eteğimi çekmeye ve buraya gelip anılarımı yazmaya karar verdim."
"Yazdınız mı peki?"
"Hayır. Çünkü anladım ki bu ülkedeki sorun, bilgi ya da anlayış eksikliğinden kaynaklanmıyor. Öğretebileceğiniz hiçbir şey yok. Her şeyi sizden iyi biliyorlar ama kötü niyetliler. Bildiklerini okuyorlar. Bu ülkede karar sistemini elinde bulunduranlara hiçbir şey yapamazsınız. Çünkü halk salak ve saf. Halkın salak olduğu bir ülkedeki demokrasi de diktatörlüklük ve seçimle gelen krallar demektir. Bu yüzden artık ülkeyle bütün bağlarımı kestim. Kimin başbakan olduğunu bile bilmiyorum. Bugünkü serçe yavrusu başbakandan daha önemli. ... "
Hayır. Çünki anladım ki bu ülkedeki sorun, bilgi ya da, anlayış eksikliğinden kaynaklanmıyor. Öğretebileceğiniz hiçbir şey yok. Her şeyi sizden benden iyi biliyorlar ama kötü niyetliler. Bildiklerini okuyorlar. Bu ülkede karar sistemini elinde bulunduranlara hiçbir şey yapamazsınız. Çünkü halk salak ve saf. Halkın salak olduğu bir ülkedeki demokrasi de diktatörlük ve seçimle gelen krallar demektir. Bu yüzden artık ülkeyle bütün bağlarımı kestim. Kimin başbakan olduğunu bile bilmiyorum.
Sabrınızı mı tükettim? İffetsiz bir kadının serüvenlerini izlemeye can atıyorsunuz, değil mi? Kleopatra adı mı
içinizi gıcıklayıp sizi buraya çekti? Budalalar! Kleopatra daha dadısından kamçı yiyen bir çocuktur. Ruhunuzun
kurtuluşu için size göstereceklerim şunlar: Mısır'da Sezar, nasıl Pompeius'u ararken Kleopatra'yı
buldu? Pompeius'un kellesi nasıl bir kelle turşuluk lahana gibi sunuldu kendisine? Sezar Mısır'dan ayrılıp
yollarda
savaşarak Roma'ya dönmeden, Roma Pompeius'un ruhunu yaşatan adamların elinde can
vermeden, yaşlı Sezar
ile çocuk kraliçe arasında neler geçti? Cahilliği bırakın, gözünüzü açın da ibret alın. Yirmi yüzyıl önce insanların
sizler gibi yaşayıp konuştuğunu, sizlerden ne daha kötü, ne daha iyi, ne daha akıllı, ne daha salak olduğunu göreceksiniz. Aradan geçen iki bin yıl ben Tanrı Ra için göz açıp kapayasıya geçen zamandır.
Bugün Sezar'ın Mısır'a ayak bastığı günden farklı değil benim için. Şimdi sizi terk ediyorum, çünkü can sıkıcı insanlarsınız. Size bir şey öğretmeye çalışan boşuna nefes tüketir. Bu kadar konuşmazdım ya, bir tanrının doğasında
vardır sonsuza dek toz toprakla, karanlıkla boğuşmak, gökselliğe duyduğu özlemin gücüyle onlardan daha çok yaşam, daha çok ışık koparıp ortaya salmak. Onun için yerlerinize kazıklanıp kapatın çenenizi. Birazdan büyük bir adam konuşacak, sizin ölçülerinize göre de büyük bir adam. Korkmayın, ben bir daha ağzımı açacak
değilim. Öykünün gerisini onu yaşayanlardan öğrenirsiniz. Elveda! Zinhar beni alkışlamak küstahlığında bulunmayın!
Sahi, ne kanı benim damarlarımdaki? Karakaya'da, Esma'dan doğma... Babam da illetlinin biriymiş. Sıtmalı. Maraz Kâmil derlermiş. Ben tanımadım. Ulan, hep de kötü şeyler kurcalar aklını. İyi şeyleri düşünemez misin, salak? Halis muhlis Türk kanı işte damarlarındaki. Ve sen bu kana sorumlusun. Milletine sorumlusun. Ulu Atana, Dündar Öğretmen'e, Cumhuriyet'e, devrimlere, Esma Anana sorumlusun. Şakir Ağa'ya da. Elbet Şakir Ağa'ya da, salak! Ne kötülüğünü gördün? Kasılırmış. Kasılsın. Şu, bankaya giren memurlar kasılmıyorlar mı? Yüzüne mi gülüyor herbiri?