"Elhamdülillah İzmir'e kavuştuk."
Başkumandan ilk günü beyannamesini şu cümle ile bitirmişti: "Ordular ilk hedefiniz Akdeniz'dir, ileri..! "
Ve son günü hadiselere şu cümle ile nihayet veriyordu: "Akdeniz hedefine varıldı."
.
Nihayet "Akşam" gazetesinin matbaa pencerelerinden, sokakta çıldırmış gibi, saçlarını yolan, göğüslerini döven, yerlere yatarak çırpınan halka dağıttığımız sayılar ve bütün sayfayı dolduran klişe:
"Elhamdülillâh, İzmir'e kavuştuk."
Başkomutan ilk günü beyannamesini şu cümle ile bitirmişti:
"Ordular ilk hedefiniz Akdeniz'dir, ileri!.."
Ve son gün-ü hâdiselere şu cümle ile nihayet veriyordu:
"Akdeniz hedefine varıldı."
.
Büyük felâketler gibi, büyük saadetlere de güç inanılır ve güç alışılır. Sevincin fazlası bir çeşit ıstıraptır. Onun içindir ki, İstanbul sokaklarında gözlerinden tatlı yaşlar akan insanlara rastlanıyor, Kadınlar ise birer hareketli çeşme gibidir. Bir ihtiyar adam “İzmir'e kavuştuk!” cümlesini bilmem hangi gazetenin başında okur okumaz birdenbire heyecandan öldü. Bazı gençlerde delirme alâmetleri görüldü. Zafer müjdesi İstanbul göklerinde harikulâde bir hava hadisesi gibiydi. Bu hadise yeni bir dünyanın başladığına mı, yoksa eski bir dünyanın bitmek üzere olduğuna mı alâmetti? Bazı rasatçılar her iki ihtimalden de aynı kuvvetle bahsediyorlardı. Gerçekten öyle olmasa bu şehir halkının bir kısmı sevinç gözyaşları dökerken öteki kısmının yüzleri bu kadar sararır mıydı?
En son Akşam binasının pencerelerinden sokakta çıldırmış gibi saçlarını yolan, göğüslerini döven, kendilerini yerlere atarak çırpınan halka dağıttığımız gazete ve bütün ilk sayfayı dolduran klişe: "Elhamdülillah İzmir'e kavuştuk!"