Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
-3-
“Rene Claire’e göre, sinemanın bir estetiği varsa... Tek kelime ile özetlenebilir bu: Hareket. Jean Renoir da beyazperdede kıpırdayan her şeyin sinema olduğunu söylerken, o şeyin-şeylerin en güzel oyuncak olduğunu söyleyen Orson Welles’tir: “Sinema, bir çocuğun sahip olabileceği en güzel oyuncaktır.”
Sayfa 88 - Hakan Savaş
Dünya Sinemasının En İyi 100 Filmi
Bir ülkeye ait film doğal olarak oranın tarihini ve kimliğini yansıtsa da sinemanın evrensel bir dili var. BBC Kültür, dünya sinemasının gelmiş geçmiş en iyi filmlerini belirlemek için 43 ülkeden 209 film eleştirmeninin görüşlerine başvurdu. İşte ilk 100'e giren filmler. Ankete katılan film eleştirmenlerinin her birinden, İngilizce filmler
Reklam
Kayıp Zamanın İzinde'nin yedi cildine bakacak olursak ve yine yalnızca bu romanlarda sözü edilen ressamları konu edinirsek, bir "Ressamlar Müzesi"nin koridorlarında dolaşmaya başlarız. Res­samlara ya da yapıtlarına göndermelerle dolu sayfaları tek tek göz­den geçirdiğimizde bakın hangi ressamlar çıkıyor karşımız: Leon Bakst/
Western
"Westernlerdeki en harika şey hepsinin aynı film olması. Bu yönetmene sonsuz bir özgürlük verir." Jean Renoir
Sayfa 67 - ALAN YAYINCILIK, 1995Kitabı okudu
Jean Renoir - Oyunun Kuralı filminden
"Hayatın berbat yanı şu" der Octave. "Herkesin kendine göre nedenleri var."
Sayfa 61 - Alfa YayınlarıKitabı okudu
Reklam
1938 ve 1939 yıllarında sesli filmler özellikle Fransa ve ABD'de klasik mükemmelliğin seviyesine ulaşmıştır. 1930'lu yıllar sesli ve renkli filmlerin boy göstermeye başladığı yıllar olmuştur. Tabii ki stüdyo araçları hiç durmadan gelişme göstermektedir. Bunların bazıları yönetmene radikal olanaklar sağlayabilmektedir. 1940 yılından itibaren eskisine oranla çok daha duyarlı olan fotoğ- raf filmleri kullanılmaya başlanır. Stüdyoda çekim olanaklarının artması yeni düşünceleri de beraberinde getirecektir. Özellikle Jean Renoir'nın çalışmalarında derin odaklama tekniği çokça kul- lanılmaya başlanacaktır. Dış çekimlerde de bir hayli yol katedllir. Artık teknik sorunlar bir bir ortadan kalkmaktadır.
Şiirsel Gerçekçilik
"Gerçekliğe öykünmek kalıcılık getirmez, çünkü gerçeklik değişken ve geçicidir. Kalıcı olan, sanatçının gerçekliğe yaklaşma biçimidir ve bu amaca kısır bir öykünme ile değil, gerçekliği yeniden yaratmakla ulaşılır." Jean Renoir
Sayfa 230
Les Vampires
Louise Feuillade'ın bu efsanevi yapıtı, kilometre taşı bir film dizisi (seriyal) ve sonraki yıllarda Jean Renoir'la Orson Welles'in daha üst düzeye taşıyacağı alan de­rinliği estetiğinin habercisi olmasının yanı sıra gerçeküstücülük akımının birinci dere­ceden kuzeni olarak nitelenir; ama etkisini en fazla, gerilim filmlerinin gelişimi üze­rinde göstermiştir. En heyecanlı yerinde kesilme özelliğinden yoksun, birbiriyle pek bağlantılı olmayan, değişik uzunluklardaki on bölümden oluşan Vampirler, film dizi­leriyle dizi filmler arasında bir yerde durur. Genellikle tutarsız olan İç içe geçmiş olay örgüsü, bir grup gösterişli Parisli'den oluşan suç çetesi Vampirlere amansız düş­manları olan muhabir Philippe Guérande'in (Edouard Mathé) çevresinde gelişiyor.
Sinema
Teşekkür olunur ki, Orson Welles'in 1940 yılında yaptığı Yurttaş Kane, ondan bir iki yıl sonra çevrilen Jean Renoir'ın Nehir'i sinemanın göze seslenen bir sanat olduğu görüşünü iyice yerleştirmiştir. Batı sinemasının gerçek yolunu bulması içinse İtalya'da Yeni Gerçekçi, Fransa'da Yeni Dalga akımının ortaya çıkması gerekmiştir. Bunların bir özelliği de göze verdikleri önemi kulaktan da esirgememeleridir.
Sayfa 50 - SelKitabı okudu
Reklam
“Sanat, seyirciye yaratıcıyla birleşme fırsatı sunmalıdır.” -Jean Renoir
50 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.