Hüseyin Atay, asırlardır yanlış bilinen bir konuya parmak basmaktadır. Diğer yandan ele aldığı konuyu derinlemesine incelemesi ve belge sunması ise eseri, fevkalade bir noktaya taşımaktadır.
Açılmış sarmaşık gülleri kokularıyla baygın
En görkemli saatinde yıldız alacasının
Gizli bir yılan gibi yuvarlanmış içimde kader
Uzak bir telefonda ağlayan yağmurlu genç kadın
Rüzgar uzak karanlıklara sürmüş yıldızları
Mor kıvılcımlar geçiyor dağınık yalnızlığımdan
Onu çok arıyorum onu çok arıyorum
Heryerimde vücudumun ağır yanık sızıları
Bir
İlhami Güler bu eserinde okuyucuya doğru bir kader anlayışı kazandırmayı amaç edinmiştir. Eş'ari, Maturidi ve Mutezili olarak ayrılan 3 itikadi mezhebi kıyas etmiş, okuyucuya da sorular yönelterek olaya dahil etmiştir. Somut örneklerle tefekkür kapılarını da aralamıştır. Doğru bir Allah algısı için, Kader inancının içeriğinin ne kadar önemli olduğunu göreceğiniz bir kitaptır. Kaderciliğin arkasına sığınan ihmalkarlığın ve cehaletin sonuna kadar karşısında ama kaderi inkar etmeyen, onu aktif bir süreç olarak gören bir kitaptır.
İnsan olmaktan yorulur bazen insan. Hayat yorar, aşk yorar, yalnızlık yorar, kalabalık yorar, gelen yorar, giden yorar... Sana sunulan hiçbir şeye alışma bu yüzden. Terk edenler yorar... Daha az güvenmeye, daha az sevmeye ve daha az inanmaya tecrübe diyorlar. Ama bu tecrübe değil, tecrübeyi doğru kullanamamaktır. Daha az güvenmek, güven sorunu yaratır. Gerektiği kadar güvenmelisin. Daha az sevmek yalnızlığı getirir. Hak ettiği kadar sevmelisin. Daha az inanmak inancını zedeler. Neye ne kadar inanman gerek, onu bilmelisin.
İnsanlar terk edilerek terk etmeyi, aldanarak aldatmayı öğreniyorlar. Oysa terk edilen sadakati, aldatılan dürüstlüğü öğrenmelidir. Hayatın getirdiği sevinç ve mutlulukları nasıl kabul ediyorsak, onun sunacağı kederleri de aynı olgunlukla kabul etmeliyiz. Bu dünya bir imtihan dünyası. Kaderimize yazılan her keder, dayanma, sabretme ve inanma gücümüzü sınar. Yıkılmış, aldanmış, incinmiş, kırılmış olabilirsin. Umutların tükenmiş de olabilir. Bu kaderindir. Kader seni sürekli dener. Cevabını bilmediğini sandığın bir soru gibi gelir. Oysa Rabb'in o sorunun cevabını çoktan vermiştir. Ve onun senin durumundakilere verdiği en iyi cevap gece-gündüz ilişkisidir. Geceyi ve gündüzü düşün şimdi. Ve şunu: Her yeni gün, bitmiş bir gecenin ardından başlar ve şahitlik ettiğimiz bitişler, göremediğimiz nelerin başlangıcıdır kim bilir...
Hikayemiz bu ileti altından yürütülecektir.
Katılımcı sırası ve yorumlar için: #11646309
NigRa
Saat gece yarısını çoktan geçmiş "yarım" diye belirtilen 12.30'u göstermekteydi. Akreple yelkovan iki ayrı uçtaydı, kavuşamayan iki aşık gibi diye düşündü. Sonra aklı yine yarım kavramına kaydı. 24'ün yarısı 12
Bütün insanlara faydalı bir şey öğrenilmesi, hayatta bir yanlışın düzeltilmesi çok önemli ve mükafatlı bir iştir. Namazdan daha faydalıdır. Çünkü ilim bütün insanlara faydalıdır. Namaz şahsidir.
İlk Sadık Hidayet kitabım. Fars edebiyatına karşı bir sempati beslemiyorum fakat Sadık Hidayet hoş bir yazar. Hikayelerini bazen ürkütse de oldukça güzel.
Hikayelere gelince:
Aylak Köpek beni çok üzdü. Dışlanmış ve zavallı bir canlı olmak dünyamızın maalesef büyük bir sorunu. Vicdan muhasebesi yapamayanlar için özellikle.
Kerec Don Juanı Avrupai romanlarla dalga geçen bir hikaye. Hem eğlendiriyor hem de o filmlerdeki hafif meşrep kızlara ve ahlaksız erkeklere duyduğumuz iğretiyi arttırıyor.
Çıkmaz ise çok büyük bir iç hesaplaşması gibi geldi bana. Ve kader tabii ki. Ne kadar değiştirmek istersen iste hiç ummadığın anda elinde olmayan bir sebeple olaylar gerçekleşir.
Katya hikayesine ne demeli bilmiyorum. Gülsem mi ağlasam mı tarzda bir şey olmuş bu. ^^
Taht-ı Ebû Nasr; işte en sevdiğim birazcık da ürktüğüm hikaye bu oldu. Bu hikaye hem çok yerel, hem olağanüstü ögelerle süslü. Bizim de çokça duyduğumuz büyü işleriyle alakalı fakat bu biraz daha profesyonel.
Tecelli, bu bana Zweig’in Korku’sunu hatırlattı. Aynı zamanda Sadık Hidayet’in Freud’dan beslendiği yerler olduğu çok açık. Bu yüzden de gözümüzde olayları canlandırmakta zorlanmıyoruz.
Karanlık Oda, bu da Sartre, Dostoyevski ve Camus arası bir konu. Topluma yabancılaşan bir adam üzerine ilerliyor hikaye.^^
Aylak KöpekSadık Hidayet · Yapı Kredi Yayınları · 20212,773 okunma