Bir depremde kardeşini enkaz altında kalmış gibi aradı ruh denkliklerini. Çatlak binalara girdi korkusuzca ve sesi kısıldı, bağırmaktan... Ayakları kanadı, dizleri yırtıldı, saçları dağıldı. Umursamadan devam etti. Nihayetinde evlerin sonunda bir kayık gördü. Kayıkta karaya doğru yaklaşan adam.
-Yerlerini biliyorum, gel beni takip et dedi. Önce inanmayacak gibi oldu bu tanımadığı adama başka çaresi kalmamıştı da... Ne pahasına olursa olsun onları bulmalıydı. Anlatacaktı her şeyi onlara. Beş yaşında rüyasında gördüğünü söyleyecekti onlara, onuları çok sevdiğini söyleyecekti. Çocukluğundan bahsedecekti. Anısından, açısından bahsedecekti. Bir kelime olsun karşılarına çıkıp cesurca sevgiden bahsedecekti.
Yağmura, şehre çöken sise aldırış etmeden bindi kayığa. Yavaş uzaklaşırken karadan ikisi. Arkasına döndü kız ve baktı karaya. Aradığını gördü karada, aradığını buldu karada. Ve elini uzatıp bir dakika bir bi b siz diyebildi ve el salladığını gördü ruh denkliklerinin uzaktan ağlamaklı seslerini duydu. İçlerinden kendine en yakın gördüğü seslendi üzgün ve ağlamaklı.
- Ruh denklikleri her zaman karşılaşmaz karşılaşsada kader ayırır.
Ve kız hangi duygular içinde olacağını karıştırdı, ağladı ağladı bir yıl mı bin yıl mı bilinmez ağladı ve sonunda:
- Madem dedi, beni sevmediler, gönderdiler uzaklara... Onları unutacağım dedi, söz verdi kendine aynalara bakıpta gülme çalışmaları yaptı, başardı da... Ve böyle başladı kızın kendini gelecekte yakacak kini aslında...