Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.7
Amerika'yı görmeden yazılan derin hayalgücü!
Öncelikle; daha akıcı dili ve az karamsar, karışık kurgulu bu eserin #kafka 'ya ait olmayabileceğini düşünenlere belirtmek isterim ki; yazar mektuplarında bu kitabı yazarken ara verip ünlü #dönüşüm 'e başladığından bahsetmiş. Kafkaesk tabir edilen üslup; burada daha betimlemeli ve bazen geçişleri sıkıntılı bölümleri nedeniyle kuşku uyandırabilse de, verilecek cevap, bazen yazarların yazım tarzını değiştirebilecekleri öngörüsünde yatar.
Temel sorgular; Gurbet olgusu ve olaylar karşısında ezilmişlik hatta teslimiyetçilik denilebilir. Yazarın süregelen karamsarlık ve kalabalıklar içinde yalnızlık durumu göz önüne alındığında, bazı yerlerde zekice kurgulanmış kurgu altında ifade etmek istediklerini; kuşkulu, örtümser ve az tortulu olsa da dile getiriyişle, evet "Kafka yazdı" denecektir. Kollu Amerikan masasını Avrupa'daki kutsal beşiklerle kıyaslaması, ABD başkanlık locası resmini tasviri ve Özgürlük Heykeli kılıcı benzetmesiyle adaletsizlik ve Kapitalizme sert göndermeler yapması ise çok iyiydi. Bol atlamalı yönüyle kurgusu tam anlaşılmayan ve diğer adı #kayıp olan eserin sonuyla bitirilmediğini savunanlara, Karl'ı kendisine köle yapan (kadın metaforu) Brunelda'nın onunla birlikte kaçtığı yada eski kocasına dönmüş olabileceği savımı da söylemek isterim.
Diğerlerine göre daha sıradan ama Kafkaesk dokunuşa sahip, Amerika'yı görmeden yazılmış derin bir hayalgücü!
Diğer modernist yazarlardan farklı olarak Kafka'nın absürt elementler ve "magical realism" kullanarak ironik ton altında hayatın ve insanların acımasızlığını böylesine başarılı şekilde yansıtabilmesi kendisine hayran bırakıyor. Baştan sona romandaki her şeyin sembolik olması ilk başta " dalga mı geçiyor bu adam bizimle hamam böceği de nereden çıktı?" dedirtse de, "Kafkaesk" dünyaya girmeyi başardıktan sonra taşlar yerine oturuyor. Romanda dönüşüm geçiren kişi her ne kadar Samsa olarak gösterilse de hikaye ilerledikçe aile içindeki güç ve sevgi dinamiğinin de dönüşüme uğradığını görüyoruz. Bu bağlamda Kafka, modern insanın çevresine yabancılaşmasını, insanlar tarafından anlaşılmaması ve yargılanmasını klostrofobik bir ortam sunarak okuyucuya yansıtıyor.
Kafkaesk
Kafka okumak hiç bu kadar sıkıcı olmamıştı... Kitap bende bir türlü akmadı, resmen ite ite kitabı okudum. Kafka'nın tarzını biliyorum, tam bir kafkaesk eser olmuş. K.'nin o yoğunluğu, o buhranı, kitaptaki mekanların o bunaltıcı ve kasvetli havası resmen ruhuma işledi. Bitmesi için dua ettim.
Kitapta insanın hedefe bir türlü ulaşamayacağını anlatmış Kafka. Her gün bir çabalama, bir bekleyiş, bir hallolması için umma durumları ile geçiyor. Ben eseri bu yönüyle Godot'u Beklerken'e benzettim. Orada da bir bekleme durumu var, geçmek bilmeyen bir bekleme durumu. Godot'tan farkı K.'nin ne istediği Kafka okuyucuya açıklamış. Samuel Beckett açıklamamıştı.
K harfini seçmesindeki amacının da gün gibi ortada olduğunu düşünüyorum.(Kafka)
Kitabı tek oturuşta okuduğumdan mı bilmiyorum ama, inanılmaz kaotik bir kitaptı, sonlara doğru kafam almadı gibi. Genel anlamda bürokrasinin hantallığı eleştirilmiş kitapta, ve o dayanılmaz ortamı hissettim gerçekten. Devlet dairesinde işlerin yürümemesi konusu dümdüz. Korotkov karakteri gayet normal bir giriş yapmıştı ki kitapta ilerlediğiniz her bölümde bambaşka bir sarmalın içine girmeye başlıyorsunuz karakterle beraber. Bölüm ilerledikçe seviyesi zorlaşan oyun gibi, daha da anlamsızlaşmaya başladı olaylar, ve karakterin bunlara karşı tepkisine başta eğlenirken sonlarda artık Korotkov'a üzülmeye başlamıştım ki ben de onun gibi daraldım sonda. Ayrıca belgeleri çalındıktan sonra ve onları tekrar almaya çalışıp alamadıkça kimlik kaybı yaşaması çok hoş bir detaydı bence. Tekrar okursam ve genişçe bir zaman verirsem kendime daha hoş detaylar bulabilirim belki, ancak benim için fazla olaylı, absürt ve kaotikti bu hikaye. Kitabın yorumlarında belirtildiği gibi, kafkaesk bir esinti var kitapta. Spesifik olarak tavsiye eder miyim bilmiyorum, ancak Bulgakov'un yazım tarzını seviyorsanız bakabilirsiniz<3
Mehmet Öztürk - Franz Kafka ve Sinema. İthaki Yayınları'ndan çıkıyor. Sinemayı sevmediğini defalarca kez belirten Kafka ve Sinema ilişkisi üzerine kafa yormuş Mehmet Öztürk. Öncelikle Kafka, Prag, aşkları, babası ve yaşadığı dönem (şiddet çağının başlangıcı), yahudi (öteki) olma durumu ve tüm bunların roman ve öykülerine yansımaları ele alınmış.
'Kafka eserlerinin tamamında çaresizlik; ezilmişlik, itilmişlik, zayıflık ve güçsüzlük öğelerini işler. Kendi içinde yaşadığı çıkmazları; çaresizliği, kopan fırtınaları aktarır bizlere. Bizler de aslında Kafka'dan farklı değiliz. O zaman aslında bizleri bizlere anlatır Kafka.
Tüm çocukluğu boyunca kendini değersiz ve işe yaramaz hisseden Kafka,
Bir yazar düşünün ki romanları sadece edebiyat alanını değil, modern çağın neredeyse tüm düşünsel atmosferini etkilesin ve bu etki "Kafkaesk" terimiyle tanımlansın. Yazdıklarından çoğunlukla nefret eden Kafka'yı asıl üne kavuşturan o öldükten sonra eserlerini tanıtmak için uğraşan dostu Max Brod'dur. Kafkaesk roman veya sanat kendi içsel dinamiklerini kurarak saçma ile mantığa ve evrenselliğe ulaşır; basit ama karmaşıktır, açık fakat üst düzeyde alegoriktir, kolay fakat içine girmesi zordur. Modern zamanların ruhunu, hatta günümüzü ve muhtemelen sonrasını da ele alabilen Kafka, bireyin düzenle ilişkisini, yabancılaşmayı, bireysel ve toplumsal aidiyetsizliği ve sonuçta çağdaş insanın içine düştüğü karanlık çukuru en ince detaylarına kadar anlatır.
Hasan Ali Toptaş - Beni Kör Kuyularda... Everest Yayınlarından çıkıyor. Toptaş'ın son romanı... Kitapla ilgili ne diyeceğimi bilemiyorum. Toptaş'ın dili malum, çok iyi, benzetmelerin tadına doyulmuyor; romanın derdi muradı var, spoiler vermemek adına ayrıntıya girmeden iktidar - gösteri toplumu konusu üzerinde duruyor, diyeyim. Bu kısmı da güzel. Kafkaesk bir tarafı da var. Özellikle Muzaffer karakterinin "sorumlu" kişiyi bulamaması bana Şato'yu hatırlattı. Romanın sonu da sürprizli; ama... Kocaman bir "ama" var... Elbette bu "ama"yı Toptaş'ı Toptaş'la kıyasladığım için orta yere bırakıyorum. İyi okumalar... #hasanalitoptaş #benikörkuyularda #everestyayınları #roman #türkiyeedebiyatı #neokudum #bookstagram #instagram #book #kitap #kitaplık #sahaf #zorbasahaf
Kafka'nın o ürkütücü hissiyatını çok iyi yansıtmış Peter Kuper.
İçinde 14 kısa öykü var, bu öykülerin 9 tanesini güzel buldum. 5 tanesinin manasını pek anladığım söylenemez, oraları dümdüz okuyup geçtim.
"Kanun Önünde" kısmı harikaydı. Aslında dümdüz sadece sırf o öykü için bile alınıp okunmaya değer
